- Bu üç şehzadenin canı da Çin ülkesinin etrafında kuşlar gibi tane devşirmeye başladı. 4000
- جان این سه شهبچه هم گرد چین ** همچو مرغان گشته هر سو دانهچین
- Ağızlarını açıp sırlarını söylemeye kudretleri yoktu. Çünkü içlerindeki sır, pek mühim ve pek tehlikeli bir sırdı.
- زهره نی تا لب گشایند از ضمیر ** زانک رازی با خطر بود و خطیر
- O anda yüz binlerce baş bir pulaydı. Kızgın aşk, okunu yayına koymuş, yayını kurmuştu.
- صد هزاران سر بپولی آن زمان ** عشق خشم آلوده زه کرده کمان
- Aşkın, hoşnutluk zamanında, kızgın değilken bile her an öyle zalim bir huyu vardır ki...
- عشق خود بیخشم در وقت خوشی ** خوی دارد دم به دم خیرهکشی
- Bu hoşnut olduğu zamanda böyle. Artık kızgın olunca neler yapmaz? Ben ne söyleyeyim?
- این بود آن لحظه کو خشنود شد ** من چه گویم چونک خشمآلود شد
- Fakat can yaylası, bu aşkın öldürdüğü, bu aşk kılıcının kestiği aslana feda olsun! 4005
- لیک مرج جان فدای شیر او ** کش کشد این عشق و این شمشیر او
- Bu çeşit öldürülme binlerce hayattan iyidir. Saltanatlar bile böyle kulluğa kurban olsun!
- کشتنی به از هزاران زندگی ** سلطنتها مردهی این بندگی
- Şehzadeler, yüzlerce korkuyla, yüzlerce çekinmeyle sırlarını kinaye yollu hafif, hafif birbirlerine söylüyorlardı.
- با کنایت رازها با همدگر ** پست گفتندی به صد خوف و حذر
- Sırlara Tanrı’dan başka mahrem yoktur. Ah’a ancak gökyüzü hemdemdir.
- راز را غیر خدا محرم نبود ** آه را جز آسمان همدم نبود
- Birbirlerine bir şey bildirirken aralarında kendilerine ait ıstılahlar vardı.
- اصطلاحاتی میان همدگر ** داشتندی بهر ایراد خبر