- Fakat can yaylası, bu aşkın öldürdüğü, bu aşk kılıcının kestiği aslana feda olsun! 4005
- لیک مرج جان فدای شیر او ** کش کشد این عشق و این شمشیر او
- Bu çeşit öldürülme binlerce hayattan iyidir. Saltanatlar bile böyle kulluğa kurban olsun!
- کشتنی به از هزاران زندگی ** سلطنتها مردهی این بندگی
- Şehzadeler, yüzlerce korkuyla, yüzlerce çekinmeyle sırlarını kinaye yollu hafif, hafif birbirlerine söylüyorlardı.
- با کنایت رازها با همدگر ** پست گفتندی به صد خوف و حذر
- Sırlara Tanrı’dan başka mahrem yoktur. Ah’a ancak gökyüzü hemdemdir.
- راز را غیر خدا محرم نبود ** آه را جز آسمان همدم نبود
- Birbirlerine bir şey bildirirken aralarında kendilerine ait ıstılahlar vardı.
- اصطلاحاتی میان همدگر ** داشتندی بهر ایراد خبر
- Alelade halk da bu kuşdilinin bir kısmını bellemiştir de şatafatlar satmışlar, ululuklar etmeye kalkışmışlardır. 4010
- زین لسان الطیر عام آموختند ** طمطراق و سروری اندوختند
- Fakat onların sözü, kuşların seslerinin suretinden ibarettir. Ham kişi kuşların ahvalinden gafildir.
- صورت آواز مرغست آن کلام ** غافلست از حال مرغان مرد خام
- Nerede bir Süleyman ki kuşdilini anlasın. Şeytan da saltanat sürer ama Süleyman değildir ki.
- کو سلیمانی که داند لحن طیر ** دیو گرچه ملک گیرد هست غیر
- Şeytan, Süleyman’a benzer, tahta oturur, hile bilgisi vardır, fakat “ Biz ona kuşdilini öğrettik” sırrına mazhar değildir ki.
- دیو بر شبه سلیمان کرد ایست ** علم مکرش هست و علمناش نیست
- Süleyman, Tanrı’dan muştuluklara nail olmuştu da bu yüzden “ Biz ona kuşdili öğrettik” sırrına erişmişti.
- چون سلیمان از خدا بشاش بود ** منطق الطیری ز علمناش بود