- Ancak o birleşmeyi gören hayal, o makamı görür. Gördükten sonra da yine araya ayrılık düşer.
- جز خیالی را که دید آن اتفاق ** آنگهش بعدالعیان افتد فراق
- Fakat işi tamamıyla kesen ayrılık değildir bu. Bu iş, bu makam her türlü ayrılıktan emindir.
- نه فراق قطع بهر مصلحت ** که آمنست از هر فراق آن منقبت
- Ruha mensup olan o kalıbın baki kalması için güneş, bir an kendisini kardan çeker.
- بهر استبقاء آن روحی جسد ** آفتاب از برف یکدم درکشد
- Sen onlardan kendi canın için bir düzenlik ara; onların sözlerinden ıstılah çalmaya kalkışma. 4020
- بهر جان خویش جو زیشان صلاح ** هین مدزد از حرف ایشان اصطلاح
- Zeliha’ da çöreotundan öd ağacına kadar her şeyin adını Yusuf takmıştı.
- آن زلیخا از سپندان تا به عود ** نام جمله چیز یوسف کرده بود
- Onun adını gizli bir surette yazmış, mahremlerine o sırrı bildirmişti.
- نام او در نامها مکتوم کرد ** محرمان را سر آن معلوم کرد
- Mum, ateşten yumuşadı dese bu söz, o sevgili bize alıştı, sevdalandı demekti.
- چون بگفتی موم ز آتش نرم شد ** این بدی کان یار با ما گرم شد
- Ay doğdu, bakın dese, yahut söğüt ağacı yeşerdi diye bir söz söylese...
- ور بگفتی مه برآمد بنگرید ** ور بگفتی سبز شد آن شاخ بید
- Yapraklar ne güzel oynamakta; çöreotu ne hoş yanıyor… 4025
- ور بگفتی برگها خوش میطپند ** ور بگفتی خوش همیسوزد سپند
- Gül, bülbülle sırrını söyledi; padişah, sevgilisine sır söyledi…
- ور بگفتی گل به بلبل راز گفت ** ور بگفتی شه سر شهناز گفت