- Beden tozu kalktı mı ayım parlar. Can ayım, saf bir hava bulur.
- عمرها بر طبل عشقت ای صنم ** ان فی متی حیاتی میزنم
- Can, su kuşu olduğunu dava etmede. Artık bela tufanından feryat eder mi hiç?
- دعوی مرغابی کردست جان ** کی ز طوفان بلا دارد فغان
- Gemi parçalanmış, kaza ne gam? Onun gemisi, suya ayak basıvermektir.
- بط را ز اشکستن کشتی چه غم ** کشتیاش بر آب بس باشد قدم
- Canım ve bedenim, bu dava ile dirildi. Artık ben bu davadan nasıl vazgeçer, nasıl sukut edebilirim? 4065
- زنده زین دعوی بود جان و تنم ** من ازین دعوی چگونه تن زنم
- Rüya görürüm ama uykuda değil. Dava edip duruyorum ama yalancı değilim.
- خواب میبینم ولی در خواب نه ** مدعی هستم ولی کذاب نه
- Yüz kere kellemi kessen mum gibiyim ben, daha ziyade aydınlanır, etrafı daha aydınlık bir hale getiririm.
- گر مرا صد بار تو گردن زنی ** همچو شمعم بر فروزم روشنی
- Ateş, önden, arttan bütün harmanı sarsa gece yolcularına ayın harmanı kafidir.
- آتش ار خرمن بگیرد پیش و پس ** شبروان را خرمن آن ماه بس
- Yusuf’u, kardeşlerinin hilesi, Yakub peygamberden gizledi.
- کرده یوسف را نهان و مختبی ** حیلت اخوان ز یعقوب نبی
- Onu hileyle gizlediler. Fakat gömlek, nihayet gammazlıkta bulundu. 4070
- خفیه کردندش به حیلتسازیی ** کرد آخر پیرهن غمازیی
- İki küçük kardeşi, büyük kardeşlerine öğütlerde bulundular. Dediler ki: Düşeceğin tehlikelerden bihaber olma.
- آن دو گفتندش نصیحت در سمر ** که مکن ز اخطار خود را بیخبر