English    Türkçe    فارسی   

6
4063-4072

  • Can, su kuşu olduğunu dava etmede. Artık bela tufanından feryat eder mi hiç?
  • دعوی مرغابی کردست جان  ** کی ز طوفان بلا دارد فغان 
  • Gemi parçalanmış, kaza ne gam? Onun gemisi, suya ayak basıvermektir.
  • بط را ز اشکستن کشتی چه غم  ** کشتی‌اش بر آب بس باشد قدم 
  • Canım ve bedenim, bu dava ile dirildi. Artık ben bu davadan nasıl vazgeçer, nasıl sukut edebilirim? 4065
  • زنده زین دعوی بود جان و تنم  ** من ازین دعوی چگونه تن زنم 
  • Rüya görürüm ama uykuda değil. Dava edip duruyorum ama yalancı değilim.
  • خواب می‌بینم ولی در خواب نه  ** مدعی هستم ولی کذاب نه 
  • Yüz kere kellemi kessen mum gibiyim ben, daha ziyade aydınlanır, etrafı daha aydınlık bir hale getiririm.
  • گر مرا صد بار تو گردن زنی  ** هم‌چو شمعم بر فروزم روشنی 
  • Ateş, önden, arttan bütün harmanı sarsa gece yolcularına ayın harmanı kafidir.
  • آتش ار خرمن بگیرد پیش و پس  ** شب‌روان را خرمن آن ماه بس 
  • Yusuf’u, kardeşlerinin hilesi, Yakub peygamberden gizledi.
  • کرده یوسف را نهان و مختبی  ** حیلت اخوان ز یعقوب نبی 
  • Onu hileyle gizlediler. Fakat gömlek, nihayet gammazlıkta bulundu. 4070
  • خفیه کردندش به حیلت‌سازیی  ** کرد آخر پیرهن غمازیی 
  • İki küçük kardeşi, büyük kardeşlerine öğütlerde bulundular. Dediler ki: Düşeceğin tehlikelerden bihaber olma.
  • آن دو گفتندش نصیحت در سمر  ** که مکن ز اخطار خود را بی‌خبر 
  • Kendine gel, yaralarımıza tuz ekme. Babayiğitlik taslayıp, yahut şüpheye düşüp bu zehri içmeye kalkışma.
  • هین منه بر ریش‌های ما نمک  ** هین مخور این زهر بر جلدی و شک