English    Türkçe    فارسی   

6
4071-4080

  • İki küçük kardeşi, büyük kardeşlerine öğütlerde bulundular. Dediler ki: Düşeceğin tehlikelerden bihaber olma.
  • آن دو گفتندش نصیحت در سمر  ** که مکن ز اخطار خود را بی‌خبر 
  • Kendine gel, yaralarımıza tuz ekme. Babayiğitlik taslayıp, yahut şüpheye düşüp bu zehri içmeye kalkışma.
  • هین منه بر ریش‌های ما نمک  ** هین مخور این زهر بر جلدی و شک 
  • Her şeyden haberdar olan bir şeyhin tedbirine uymadıkça kalb gözün açık olmadığı halde nasıl yol gidebilirsin?
  • جز به تدبیر یکی شیخی خبیر  ** چون روی چون نبودت قلبی بصیر 
  • Vay o kuşa ki kanadı bitmeden yücelere uçmaya kalkışır da tehlikeye düşer!
  • وای آن مرغی که ناروییده پر  ** بر پرد بر اوج و افتد در خطر 
  • İnsana kol kanat akıldır. Adamın aklı olmazsa kendisine başka bir aklı kılavuz etmesi gerektir. 4075
  • عقل باشد مرد را بال و پری  ** چون ندارد عقل عقل رهبری 
  • Ya üstün ol, ya üstünlüğü ara. Ya görüş sahibi ol, yahut bir görüş sahibi ara.
  • یا مظفر یا مظفرجوی باش  ** یا نظرور یا نظرورجوی باش 
  • Akıl anahtarı olmaksızın bu kapıyı açmaya kalkışmak beyhudedir, doğru değildir. Açılmaz.
  • بی ز مفتاح خرد این قرع باب  ** از هوا باشد نه از روی صواب 
  • Heva ve heves yüzünden bütün bir alemi tuzağa tutulmuş gör. İlaç rengindeki yaralara karmış bil.
  • عالمی در دام می‌بین از هوا  ** وز جراحت‌های هم‌رنگ دوا 
  • Yılan, ölüm gibi göğsünün üstüne dayanıp ayağa kalkmış, ağzına da kuş avlamak için büyük bir yaprak almıştır.
  • مار استادست بر سینه چو مرگ  ** در دهانش بهر صید اشگرف برگ 
  • Otlar arasında o da bir ot gibi boy vermiştir. Kuş, onu bir dal sanır. 4080
  • در حشایش چون حشیشی او بپاست  ** مرغ پندارد که او شاخ گیاست