English    Türkçe    فارسی   

6
4181-4190

  • Gönül seferlere düştü yollar aştı… Ondan sonra gönüldeki mührü açtı.
  • چون سفرها کرد و داد راه داد  ** بعد از آن مهر از دل او بر گشاد 
  • Hesaptaki iki yanlış gibi hani. O iki yanlıştan sonra hesap aydınlanır, doğrulur ya, tıpkı onun gibi.
  • چون خطایین آن حساب با صفا  ** گرددش روشن ز بعد دو خطا 
  • Fakat seferden sonra der ki: Bu beraberliği bilseydim hiç onu arar mıydım?
  • بعد از آن گوید اگر دانستمی  ** این معیت را کی او را جستمی 
  • İyi ama onu anlamak sefere bağlıdır. O anlayış keskin fikirlerle elde edilmez ki.
  • دانش آن بود موقوف سفر  ** ناید آن دانش به تیزی فکر 
  • Hani Şeyh’in borcunun verilmesi de o çocuğun ağlamasına bağlıydı ya. 4185
  • آنچنان که وجه وام شیخ بود  ** بسته و موقوف گریه‌ی آن وجود 
  • Helvacı çocuk, zarı, zarı ağladı da o ulular Şeyhinin borcunu ödediler.
  • کودک حلواییی بگریست زار  ** توخته شد وام آن شیخ کبار 
  • Bu manevi hikaye, bundan önce “Mesnevi” içinde söylendi.
  • گفته شد آن داستان معنوی  ** پیش ازین اندر خلال مثنوی 
  • Ondan başka bir yerden tamah etmeyesin diye bir yerden gönlüne bir korkudur düşer.
  • در دلت خوف افکند از موضعی  ** تا نباشد غیر آنت مطمعی 
  • Fakat bu tamaha bir başka fayda verir; o muradın başka bir kimseden meydana gelir.
  • در طمع فایده‌ی دیگر نهد  ** وآن مرادت از کسی دیگر دهد 
  • Ey bir yere sıkıca bağlanan, maksadını oradan uman, o yüce ağaçtan meyve elde edeyim diyen! 4190
  • ای طمع در بسته در یک جای سخت  ** که آیدم میوه از آن عالی‌درخت