- Helvacı çocuk, zarı, zarı ağladı da o ulular Şeyhinin borcunu ödediler.
- کودک حلواییی بگریست زار ** توخته شد وام آن شیخ کبار
- Bu manevi hikaye, bundan önce “Mesnevi” içinde söylendi.
- گفته شد آن داستان معنوی ** پیش ازین اندر خلال مثنوی
- Ondan başka bir yerden tamah etmeyesin diye bir yerden gönlüne bir korkudur düşer.
- در دلت خوف افکند از موضعی ** تا نباشد غیر آنت مطمعی
- Fakat bu tamaha bir başka fayda verir; o muradın başka bir kimseden meydana gelir.
- در طمع فایدهی دیگر نهد ** وآن مرادت از کسی دیگر دهد
- Ey bir yere sıkıca bağlanan, maksadını oradan uman, o yüce ağaçtan meyve elde edeyim diyen! 4190
- ای طمع در بسته در یک جای سخت ** که آیدم میوه از آن عالیدرخت
- O maksadın, oradan olmaz da Tanrı onu başka bir yerden verir.
- آن طمع زان جا نخواهد شد وفا ** بل ز جای دیگر آید آن عطا
- Peki… O şeyi sana umduğun taraftan vermeyecekti de neden o tamahı sana verdi?
- آن طمع را پس چرا در تو نهاد ** چون نخواستت زان طرف آن چیز داد
- Gönlüne bir hayret gelsin diye; bir hikmet bir kudret göstermek için.
- از برای حکمتی و صنعتی ** نیز تا باشد دلت در حیرتی
- Ey fayda dileyen! Muradım acaba nereden meydana gelecek diye gönlün hayran olsun diye.
- تا دلت حیران بود ای مستفید ** که مرادم از کجا خواهد رسد
- Bu suretle kendi aczini, bilgisizliğini bilirsin de gayba olan inanın büsbütün fazlalaşır. 4195
- تا بدانی عجز خویش و جهل خویش ** تا شود ایقان تو در غیب بیش