Peki, o rızık oradan meydana gelmeyecekti de terziliğe tamahın nedendi?
پس طمع در درزیی بهر چه بود ** چون نخواست آن رزق زان جانب گشود
Tanrı bilgisindeki eşsiz, örneksiz bir hikmet yüzündendi. Tanrı, onu ezelde öyle yazmıştı.4200
بهر نادر حکمتی در علم حق ** که نبشت آن حکم را در ما سبق
Düşüncen şaşırsın, bütün hünerin, işin gücün hayranlıktan ibaret olsun diye Tanrı bu hikmeti halk etti.
نیز تا حیران بود اندیشهات ** تا که حیرانی بود کل پیشهات
Acaba sevgilinin vuslatına bu çalışmasıyla mı ererim, yoksa bedeni çalışmam olmaksızın başka bir yoldan mı sevgiliye ulaşırım?
یا وصال یار زین سعیم رسد ** یا ز راهی خارج از سعی جسد
Maksadıma bu yoldan erişeceğim demem. Yalnız bakalım, isteğim nereden meydana gelecek diye çırpınır dururum;
من نگویم زین طریق آید مراد ** میطپم تا از کجا خواهد گشاد
Başı kesilmiş kuş, can bedeninden nerede kurtulacak diye her yana koşar çırpınır , çırpınır ya.
سربریده مرغ هر سو میفتد ** تا کدامین سو رهد جان از جسد
Ben de ya bu çıkışla muradıma nail olurum, yahut burçlarla süslü gökteki başka bir burçtan muradıma ererim dersin.4205
یا مراد من برآید زین خروج ** یا ز برجی دیگر از ذات البروج
Bir adam rüyasında birisini gördü. Gördüğü adam, kendisine “Zengin olmayı istiyorsun ya, bu maksadına Mısır’da erişeceksin. Orada bir define var; filan mahallede filan evde” dedi. Adam, Mısır’a gelince orada birisi, kendisine “Bağdat’ta filan mahallede filan evde bir define var” dedi. Mahallenin ve ev sahibinin adını söyledi. Adam Mısır’a gelmemdeki sebep, bu defineyi evimden başka bir yerde aramamaklığım lazımmış, bunu öğrenmek içinmiş demek. Yoksa bu defineyi, Mısır’da elde edemiyeceğim dedi.
حکایت آن شخص کی خواب دید کی آنچ میطلبی از یسار به مصر وفا شود آنجا گنجیست در فلان محله در فلان خانه چون به مصر آمد کسی گفت من خواب دیدهایم کی گنجیست به بغداد در فلان محله در فلان خانه نام محله و خانهی این شخص بگفت آن شخص فهم کرد کی آن گنج در مصر گفتن جهت آن بود کی مرا یقین کنند کی در غیر خانهی خود نمیباید جستن ولیکن این گنج یقین و محقق جز در مصر حاصل نشود
Mal ve akara konmuş bir mirasyedi vardı. Konduğu mirasın hepsini yedi, çırçıplak kaldı.
بود یک میراثی مال و عقار ** جمله را خورد و بماند او عور و زار
Miras malının zaten vefası yoktur. Geçip gider, fayda etmez, geçip gider; sahibi, ondan ayrılıverir.
مال میراثی ندارد خود وفا ** چون بناکام از گذشته شد جدا
Mirasa konan malın kadrini bilmez çünkü kolay buldu. Dileyip savaşmadı pek o kadar zahmet çekmedi ki.
او نداند قدر هم کاسان بیافت ** کو بکد و رنج و کسبش کم شتاف