- Yaptığın işe gayb âleminden bir suret verirler. Hırsızlık için darağacı kurmuyorlar mı? 420
- فعل را در غیب صورت میکنند ** فعل دزدی را نه داری میزنند
- Darağacı hırsızlığa benzemez ama gaypları bilen Allah’nın meydana getirdiği bir örnektir.
- دار کی ماند به دزدی لیک آن ** هست تصویر خدای غیبدان
- Allah, şahsın gönlüne, adalet için şöyle bir suret düz diye ilhamda bulunur.
- در دل شحنه چو حق الهام داد ** که چنین صورت بساز از بهر داد
- Sen de bilir, anlarsın ki bu, bu işin karşılığı. Yoksa adalet sahibi olan Allah takdiri, insana yaptığına uygun olmayan cezayı nasıl olur da verir?
- تا تو عالم باشی و عادل قضا ** نامناسب چون دهد داد و سزا
- Hâkim bile bunu seçer, bu çeşit hareket ederken bu hâkimlerin en doğru ve adaletli hüküm vereni olan Allah, nasıl hükmeder? Düşün artık.
- چونک حاکم این کند اندر گزین ** چون کند حکم احکم این حاکمین
- Arpa ektin mi, arpadan başka bir şey bitmez. Borcu sen verdin kimden rehin istiyorsun ki? 425
- چون بکاری جو نروید غیر جو ** قرض تو کردی ز که خواهد گرو
- Suçunu başkasına yükleme. Aklını yaptığın işin cezasına ver, kulağını o yana aç...
- جرم خود را بر کسی دیگر منه ** هوش و گوش خود بدین پاداش ده
- Suçu kendine bul, tohumu sen ektin. Allah’nın mücazatıyla, adaletiyle uzlaş.
- جرم بر خود نه که تو خود کاشتی ** با جزا و عدل حق کن آشتی
- Zahmetin sebebi kötülük etmektir. Kötülüğü yaptığın işlerde gör, talihimden deme.
- رنج را باشد سبب بد کردنی ** بد ز فعل خود شناس از بخت نی
- Talihe bakış insanı şaşı eder.Köpeği samanlıkta uyutur, tembel bir hale sokar.
- آن نظر در بخت چشم احوال کند ** کلب را کهدانی و کاهل کند