- Adamın elindeki para da gitti, kumaş da gitti, evler de gitti. Yıkık yerlerde baykuşlar gibi kalakaldı. 4210
- نقد رفت و کاله رفته و خانهها ** ماند چون چغدان در آن ویرانهها
- Dedi ki: Yarabbi mal, mülk ekmek azık verdin, hepsi gitti. Ya lütfet bir geçim ver, yahut da ölümümü yolla.
- گفت یا رب برگ دادی رفت برگ ** یا بده برگی و یا بفرست مرگ
- Gönlünden her şey boşalınca yarabbi, yarabbi demeye koyuldu. “Rabbim beni kurtar, bana yardım et” demeye başladı.
- چون تهی شد یاد حق آغاز کرد ** یا رب و یا رب اجرنی ساز کرد
- Peygamber “İnanan, kamışa benzer” demiştir. İçi boş olunca feryat eder.
- چون پیمبر گفته مومن مزهرست ** در زمان خالیی ناله گرست
- Fakat kamışın içi dolu oldu mu çalgıcı onu elinden atar. Sakın dolu olma. Onun elinden gelen zarar da hoştur.
- چون شود پر مطربش بنهد ز دست ** پر مشو که آسیب دست او خوشست
- Boş ol da Tanrı’nın iki parmağı arasında hoş bir hale gel. Çünkü bütün alem yokluk şarabından sarhoştur. 4215
- تی شو و خوش باش بین اصبعین ** کز می لا این سرمستست این
- O mirasyedinin de azgınlığı gitti, gözlerinden yaş boşandı. Gözyaşları, din mahsulüne su verdi.
- رفت طغیان آب از چشمش گشاد ** آب چشمش زرع دین را آب داد
- Müminin duasının geç kabul edilmesindeki sebep
- سبب تاخیر اجابت دعای مومن
- Nice ihlas sahibi vardır ki ağlar, sızlar, dua eder. Duasındaki ihlas dumanı da göğe kadar gider.
- ای بسا مخلص که نالد در دعا ** تا رود دود خلوصش بر سما
- Suçluların sızlanmasından bir öd ağacı kokusu, bu güzelim gök kubbenin ta yücelerine kadar varır.
- تا رود بالای این سقف برین ** بوی مجمر از انین المذنبین
- Bunun üzerine melekler Tanrı’ya sızlanmaya başlarlar: Ey her duayı kabul eden, ey sığınılan Tanrı!
- پس ملایک با خدا نالند زار ** کای مجیب هر دعا وی مستجار