English    Türkçe    فارسی   

6
4230-4239

  • Güzel seven bir ekmekçinin yanına iki kişi gelse, bir tanesi ihtiyar, bir tanesi de güzel bir delikanlı olsa. 4230
  • İkisi de ekmek isteseler ekmekçi hemen bir somun kapıp al der, ihtiyara verir.
  • Öbür boyu boyu güzel olana hemencecik ekmek verir mi? Onu geciktirir.
  • Der ki: bir zamancağız bekle hele. Evde taze ekmek pişiriyorlar.
  • O sıcak ekmek bir müddet sonra gelse bile yine hele otur der, helva da gelecek şimdi.
  • Böyle , böyle onu geciktirir, oyalar gizli bir yoldan avlamaya başlar. 4235
  • Benim seninle bir müddet işim var. Ey dünya güzeli, bekle hele der.
  • İşte müminlerin, iyiden, kötüden bir murada hemencecik nail olamamaları iyice bil ki bu yüzdendir.
  • Rüyasında “Mısır’da define var” dedikleri adamın Tanrı tapısında yoksulluktan sızıldanması
  • Mirasyedi, mirası yiyip bitirdi. Yoksullaştı, yarabbi demeye, ağlayıp sızlanmaya başladı.
  • Zaten rahmetler saçan bu kapıyı kim dövdü de Tanrı icabet etmedi; bu kapı açılıp ona yüzlerce bahar saçılmıştı?