- O usangaçlık da sözün tekrarından değildir, aç olmadan ve hazımsızlıktandır.
- پس ز بیجوعیست وز تخمهی تمام ** آن ملالت نه ز تکرار کلام
- Dükkandan, baç, ve haraç almadan, dedikodudan halkı aldatmadan usanmazsın.
- چون ز دکان و مکاس و قیل و قال ** در فریب مردمت ناید ملال
- Altmış yıl gıybette bulunsan, insanların etini yesen yine doymazsın.
- چون ز غیبت و اکل لحم مردمان ** شصت سالت سیریی نامد از آن
- Kadınları avlamak için işvelerde bulunursun, defalarca güzel sözler söylersin de yine bir türlü usanç gelmez. 4300
- عشوهها در صید شلهی کفته تو ** بی ملولی بارها خوش گفته تو
- Son söylediğin sözü, ondan öncekinden daha yanarak, daha çevik bir halde ve ilk söylediğinden yüzlerce daha hararetli olarak söylersin.
- بار آخر گوییش سوزان و چست ** گرمتر صد بار از بار نخست
- Dert, eski ilacı yeniler. Dert, her usanmış, bezmiş dalı kırar.
- درد داروی کهن را نو کند ** درد هر شاخ ملولی خو کند
- Eskileri yenileyen kimya, derttir. Nerede dert varsa orada usanç ne gezer?
- کیمیای نو کننده دردهاست ** کو ملولی آن طرف که درد خاست
- Kendine gel de usançtan soğuk soğuk ah etme. Dert ara, dert ara, dert ara dert!
- هین مزن تو از ملولی آه سرد ** درد جو و درد جو و درد درد
- Abes ilaçlar, derde derman aramak için hile düzerler. Yol kesicidirler, baç diye para almaya kalkışırlar. 4305
- خادع دردند درمانهای ژاژ ** رهزنند و زرستانان رسم باژ
- Acı su, içildiği zaman soğuktur, hoş gelir ama susuzluğu kesmez.
- آب شوری نیست در مان عطش ** وقت خوردن گر نماید سرد و خوش