English    Türkçe    فارسی   

6
4297-4306

  • O usangaçlık da sözün tekrarından değildir, aç olmadan ve hazımsızlıktandır.
  • پس ز بی‌جوعیست وز تخمه‌ی تمام  ** آن ملالت نه ز تکرار کلام 
  • Dükkandan, baç, ve haraç almadan, dedikodudan halkı aldatmadan usanmazsın.
  • چون ز دکان و مکاس و قیل و قال  ** در فریب مردمت ناید ملال 
  • Altmış yıl gıybette bulunsan, insanların etini yesen yine doymazsın.
  • چون ز غیبت و اکل لحم مردمان  ** شصت سالت سیریی نامد از آن 
  • Kadınları avlamak için işvelerde bulunursun, defalarca güzel sözler söylersin de yine bir türlü usanç gelmez. 4300
  • عشوه‌ها در صید شله‌ی کفته تو  ** بی ملولی بارها خوش گفته تو 
  • Son söylediğin sözü, ondan öncekinden daha yanarak, daha çevik bir halde ve ilk söylediğinden yüzlerce daha hararetli olarak söylersin.
  • بار آخر گوییش سوزان و چست  ** گرم‌تر صد بار از بار نخست 
  • Dert, eski ilacı yeniler. Dert, her usanmış, bezmiş dalı kırar.
  • درد داروی کهن را نو کند  ** درد هر شاخ ملولی خو کند 
  • Eskileri yenileyen kimya, derttir. Nerede dert varsa orada usanç ne gezer?
  • کیمیای نو کننده دردهاست  ** کو ملولی آن طرف که درد خاست 
  • Kendine gel de usançtan soğuk soğuk ah etme. Dert ara, dert ara, dert ara dert!
  • هین مزن تو از ملولی آه سرد  ** درد جو و درد جو و درد درد 
  • Abes ilaçlar, derde derman aramak için hile düzerler. Yol kesicidirler, baç diye para almaya kalkışırlar. 4305
  • خادع دردند درمان‌های ژاژ  ** ره‌زنند و زرستانان رسم باژ 
  • Acı su, içildiği zaman soğuktur, hoş gelir ama susuzluğu kesmez.
  • آب شوری نیست در مان عطش  ** وقت خوردن گر نماید سرد و خوش