English    Türkçe    فارسی   

6
4323-4332

  • Definenin başında yoksulluktan ölüyormuşum. Ne kadar da gaflet içindeymişim, ne kadar da perde ardındaymışım, gözüm örtülüymüş, dedi.
  • بر سر گنج از گدایی مرده‌ام  ** زانک اندر غفلت و در پرده‌ام 
  • Bu muştuluktan sarhoş oldu, derdi kalmadı. Dilsiz, dudaksız yüz binlerce hamd okudu.
  • زین بشارت مست شد دردش نماند  ** صد هزار الحمد بی لب او بخواند 
  • İçinden nasibine ermek için bu sıkıntıya uğramam lazımmış. Halbuki abıhayat, benim meyhanemdeymiş. 4325
  • گفت بد موقوف این لت لوت من  ** آب حیوان بود در حانوت من 
  • Yürü, ben yüce bir nimete nail oldum. Kendimi müflis sanıyordum, o körlüğe rağmen bu nimeti buldum.
  • رو که بر لوت شگرفی بر زدم  ** کوری آن وهم که مفلس بدم 
  • İster bana ahmak de, ister aşağılık bir adam. O define benim oldu ya, sen dilediğini söyle.
  • خواه احمق‌دان مرا خواهی فرو  ** آن من شد هرچه می‌خواهی بگو 
  • Ben şüphesiz olarak muradımı gördüm. A kötü ağızlı, sen ne istersen söyle.
  • من مراد خویش دیدم بی‌گمان  ** هرچه خواهی گو مرا ای بددهان 
  • Ey ulu er, sen bana dertli de. Sence dertliyim ama kendimce hoşum ben.
  • تو مرا پر درد گو ای محتشم  ** پیش تو پر درد و پیش خود خوشم 
  • Eğer bu iş aksine olsaydı da sana gül bahçesi, bana hor hakir bir yet kesilseydi ne yapardım, vay bana dedi. 4330
  • وای اگر بر عکس بودی این مطار  ** پیش تو گلزار و پیش خویش راز 
  • Örnek
  • مثل 
  • Aşağılık bir adam, bir gün yoksulun birine dedi ki: Burada seni kimse bilmiyor.
  • گفت با درویش روزی یک خسی  ** که ترا این‌جا نمی‌داند کسی 
  • Yoksul, "Yabancıyım, bilmiyebilir. Fakat ben kim olduğunu biliyorum ya.
  • گفت او گر می‌نداند عامیم  ** خویش را من نیک می‌دانم کیم