Ben şüphesiz olarak muradımı gördüm. A kötü ağızlı, sen ne istersen söyle.
من مراد خویش دیدم بیگمان ** هرچه خواهی گو مرا ای بددهان
Ey ulu er, sen bana dertli de. Sence dertliyim ama kendimce hoşum ben.
تو مرا پر درد گو ای محتشم ** پیش تو پر درد و پیش خود خوشم
Eğer bu iş aksine olsaydı da sana gül bahçesi, bana hor hakir bir yet kesilseydi ne yapardım, vay bana dedi.4330
وای اگر بر عکس بودی این مطار ** پیش تو گلزار و پیش خویش راز
Örnek
مثل
Aşağılık bir adam, bir gün yoksulun birine dedi ki: Burada seni kimse bilmiyor.
گفت با درویش روزی یک خسی ** که ترا اینجا نمیداند کسی
Yoksul, "Yabancıyım, bilmiyebilir. Fakat ben kim olduğunu biliyorum ya.
گفت او گر مینداند عامیم ** خویش را من نیک میدانم کیم
İş aksi olsaydı, dertlere, yaralara uğr asaydı m, o görseydi de ben kör olsaydım, kendimi görmeseydim ne yapardım?
وای اگر بر عکس بودی درد و ریش ** او بدی بینای من من کور خویش
İstersen beni ahmak say. Ahmağım, fakat talihini iyi. Talihli olmak, inattan, ısrardan daha iyidir.
احمقم گیر احمقم من نیکبخت ** بخت بهتر از لجاج و روی سخت
Bu söylediğin söz, senin zannına göre. Yoksa talihim, aklıma da yardım eder benim" dedi.4335
این سخن بر وفق ظنت میجهد ** ورنه بختم داد عقلم هم دهد
Adamın, muradını bulduğundan ve işin hiçbir aklın ve fikrin eremeyeceği bir tarzda düzeldiğine şaşarak sevine sevine, Tanrı' ya şükrede ede memleketine dönmesi
بازگشتن آن شخص شادمان و مراد یافته و خدای را شکر گویان و سجده کنان و حیران در غرایب اشارات حق و ظهور تاویلات آن در وجهی کی هیچ عقلی و فهمی بدانجا نرسد
Adam, Tanrı'ya secdeler, rükûlar ederek, hamiklerde, şükürlerde bulunarak Mısır' dan ta Bağdat' a döndü.
باز گشت از مصر تا بغداد او ** ساجد و راکع ثناگر شکرگو
Bütün yolda muradına böyle ters taraftan eriştiğine, maksadının böyle tuhaf bir tarzda elde edildiğine şaşıyor, sarhoş bir halde yol yürüyordu.
جمله ره حیران و مست او زین عجب ** ز انعکاس روزی و راه طلب