İş aksi olsaydı, dertlere, yaralara uğr asaydı m, o görseydi de ben kör olsaydım, kendimi görmeseydim ne yapardım?
وای اگر بر عکس بودی درد و ریش ** او بدی بینای من من کور خویش
İstersen beni ahmak say. Ahmağım, fakat talihini iyi. Talihli olmak, inattan, ısrardan daha iyidir.
احمقم گیر احمقم من نیکبخت ** بخت بهتر از لجاج و روی سخت
Bu söylediğin söz, senin zannına göre. Yoksa talihim, aklıma da yardım eder benim" dedi.4335
این سخن بر وفق ظنت میجهد ** ورنه بختم داد عقلم هم دهد
Adamın, muradını bulduğundan ve işin hiçbir aklın ve fikrin eremeyeceği bir tarzda düzeldiğine şaşarak sevine sevine, Tanrı' ya şükrede ede memleketine dönmesi
بازگشتن آن شخص شادمان و مراد یافته و خدای را شکر گویان و سجده کنان و حیران در غرایب اشارات حق و ظهور تاویلات آن در وجهی کی هیچ عقلی و فهمی بدانجا نرسد
Adam, Tanrı'ya secdeler, rükûlar ederek, hamiklerde, şükürlerde bulunarak Mısır' dan ta Bağdat' a döndü.
باز گشت از مصر تا بغداد او ** ساجد و راکع ثناگر شکرگو
Bütün yolda muradına böyle ters taraftan eriştiğine, maksadının böyle tuhaf bir tarzda elde edildiğine şaşıyor, sarhoş bir halde yol yürüyordu.
جمله ره حیران و مست او زین عجب ** ز انعکاس روزی و راه طلب
Diyordu ki: Beni nereden ümitlendirdi, nereden mal mülk verdi?
کر کجا اومیدوارم کرده بود ** وز کجا افشاند بر من سیم و سود
Bu ne hikmetti ki murat kıblemi başka yerde sandım, yolumu yitirim, neşeli bir halde evimden çıktım.
این چه حکمت بود که قبلهی مراد ** کردم از خانه برون گمراه و شاد
Koşa koşa sapıklık yoluna düştüm. Her an dileğimden biraz daha uzaklaşıyormuşum meğerse.4340
تا شتابان در ضلالت میشدم ** هر دم از مطلب جداتر میبدم
Sonradan yine Tanrı, o sapıklığı, keremiyle lütuf haline getirdi, beni doğru yola götürmeye vesile etti.
باز آن عین ضلالت را به جود ** حق وسیلت کرد اندر رشد و سود
Sapıklığı iman yolu yapar, eğri gidişi ihsan mahsulünün devşirme çağı kılar.
گمرهی را منهج ایمان کند ** کژروی را محصد احسان کند