- Bir kuş, çayırlığa gitti. Orada da av için bir tuzak vardı. 435
- رفت مرغی در میان مرغزار ** بود آنجا دام از بهر شکار
- Avcı yere birkaç tane saçmış, kendisi de orada pusuya sinmişti.
- دانهی چندی نهاده بر زمین ** وآن صیاد آنجا نشسته در کمین
- Biçare avı yakalamak için kendisine yaprakları ,otları sarmıştı.
- خویشتن پیچیده در برگ و گیاه ** تا در افتد صید بیچاره ز راه
- Bir kuşcağız onu tanımayıp geldi, adamın etrafında dönüp dolaştı.
- مرغک آمد سوی او از ناشناخت ** پس طوافی کرد و پیش مرد تاخت
- Sen kimsin ki dedi, böyle yeşiller giyinmişsin, bu vahşi hayvanlar içinde ovada oturup duruyorsun.
- گفت او را کیستی تو سبزپوش ** در بیابان در میان این وحوش
- Adam, bir zâhidim dedi, dünyadan elimi ayağımı çektim, burada otlarla kanaat edip gidiyorum. 440
- گفت مرد زاهدم من منقطع ** با گیاهی گشتم اینجا مقتنع
- Zahitliği kendime yol yordam yaptım. Çünkü ecelimi önümde görmekteyim.
- زهد و تقوی را گزیدم دین و کیش ** زانک میدیدم اجل را پیش خویش
- Komşumun ölümü, bana, vaiz edici yeter. Bu öğüt, benim kazancımı, dükkânımı yıktı mahvetti.
- مرگ همسایه مرا واعظ شده ** کسب و دکان مرا برهم زده
- Sonunda mademki yapayalnız kalacağım, her kadınla, her erkekle düşüp kalkmaya alışmamak lâzım.
- چون به آخر فرد خواهم ماندن ** خو نباید کرد با هر مرد و زن
- Mademki sonunda mezara yüz tutacağım, tek Allah’ya alışmam daha iyi.
- رو بخواهم کرد آخر در لحد ** آن به آید که کنم خو با احد