English    Türkçe    فارسی   

6
4390-4399

  • Onlar, böyle söyleyip dururken ağabeyleri birden yerinden sıçradı; kardeşler dedi, elveda. Dünya da değersiz bir şey, dünyadaki şeyler de. 4390
  • Yaydan ok fırlar gibi sıçradı. O anda söz söylemeye mecal yoktu zaten.
  • Sarhoş bir halde Çin padişahının huzuruna geldi. Sarhoşçasına derhal yeri öptü.
  • Zaten onların derdi ve titreyişi, önceden de bir bir padişaha malûmdu, sonradan da.
  • Koyun, otlakta otlamakla oyalanır ama çoban, koyunun halini bilir.
  • "Hepiniz çobansınız ve size tâbi olanlardan mesulsünüz" diyen, sürünün halini bilir. Ot mu otluyor, yoksa bir savaşa mı düştü? Bundan haberdardır. 4395
  • Görünüşte sürüden uzaktadır ama tef gibi düğünün içindedir.
  • Onların yanışından, alevinden haberdardır. Yalnız öylece durması lâzımdır da onun için aldırmaz gibi görünür.
  • O yüce padişah da onların içindeydi âdeta. Fakat mahsustan kendisini bilmiyor göstermekteydi.
  • Tencerenin sonu, ateşin görünüşüne bağlıdır. Fakat ateşin mânası, hakikati, tesiri, tencerenin canındadır.