English    Türkçe    فارسی   

6
442-451

  • Komşumun ölümü, bana, vaiz edici yeter. Bu öğüt, benim kazancımı, dükkânımı yıktı mahvetti.
  • مرگ همسایه مرا واعظ شده  ** کسب و دکان مرا برهم زده 
  • Sonunda mademki yapayalnız kalacağım, her kadınla, her erkekle düşüp kalkmaya alışmamak lâzım.
  • چون به آخر فرد خواهم ماندن  ** خو نباید کرد با هر مرد و زن 
  • Mademki sonunda mezara yüz tutacağım, tek Allah’ya alışmam daha iyi.
  • رو بخواهم کرد آخر در لحد  ** آن به آید که کنم خو با احد 
  • Güzelim, sonunda değil mi ki çenemiz bağlanacak, çenemi az oynatmam daha doğru. 445
  • چو زنخ را بست خواهند ای صنم  ** آن به آید که زنخ کمتر زنم 
  • Ey altın sırmalı esvaplar giymeye, altın kemerler takınmaya alışmış adam, nihayet sana da bir dikilmemiş elbisedir giydirilecek.
  • ای بزربفت و کمر آموخته  ** آخرستت جامه‌ی نادوخته 
  • Yüzümüzü toprağa tutalım, ondan bittik, geliştik. Neden gönlümüzü vefasızlara verelim?
  • رو به خاک آریم کز وی رسته‌ایم  ** دل چرا در بی‌وفایان بسته‌ایم 
  • Bizim atalarımız akrabalarımız, eskiden beri dört tabiattır. Öyle olduğu halde biz, eğreti akrabalara tamah ettik.
  • جد و خویشانمان قدیمی چار طبع  ** ما به خویشی عاریت بستیم طمع 
  • Yıllardır insanın cismi, unsurlarla görüşmede, konuşmada.
  • سالها هم‌صحبتی و هم‌دمی  ** با عناصر داشت جسم آدمی 
  • Ruhu da, nefislerle akıllardan ama ruh, kendi asıllarını unutmuş. 450
  • روح او خود از نفوس و از عقول  ** روح اصول خویش را کرده نکول 
  • O tertemiz nefislerle akıllardan, cana her an ey vefasız diye mektup gelmede.
  • از عقول و از نفوس پر صفا  ** نامه می‌آید به جان کای بی‌وفا