- Onu, muradına eriştirecekmişin gibi görün ağzının tadını boz. Tuzağa tutulan kuş, hiç tane yer mi?
- کام بنما و کن او را تلخکام ** کی خورد دانه چو شد در حبس دام
- Hâsılı Cuha'nın karısı, gönlünü on türlü emele veren kocamdan şikâyetçiyim diye kadının tapısına vardı.
- شد زن او نزد قاضی در گله ** که مرا افغان ز شوی دهدله
- Hikâyeyi kısa kes. Kadı, o güzelin yüzüne, gözüne kapıldı, avlandı. 4455
- قصه کوته کن که قاضی شد شکار ** از مقال و از جمال آن نگار
- Dedi ki: Mahkemede bir gürültü varken şikâyetini dinleyemiyor, anlayamıyorum.
- گفت اندر محکمهست این غلغله ** من نتوانم فهم کردن این گله
- Ey selvi boylu! Yalnızca gelirsen kocanın sitemlerini iyice söyle, şikâyette bulunursun.
- گر به خلوت آیی ای سرو سهی ** از ستمکاری شو شرحم دهی
- Kadın dedi ki: Senin evine iyi kötü herkes, derdini dökmeye, şikâyetini anlatmaya gelip gider.
- گفت خانهی تو ز هر نیک و بدی ** باشد از بهر گله آمد شدی
- Baş evi de sevdalarla doludur. Nitekim vesveselerle dolu olan gönül kavgalarla dopdoludur.
- خانهی سر جمله پر سودا بود ** صدر پر وسواس و پر غوغا بود
- Geri kalan uzuvlar, düşünceye düşmez, rahattır. Fakat gönüller, gelip gidenlerin yüzünden yorulur, yıpranır. 4460
- باقی اعضا ز فکر آسودهاند ** وآن صدور از صادران فرسودهاند
- Tanrı korkusunun gözüne, yeline kaç. O bıldırki çiçekleri dök.
- در خزان و باد خوف حق گریز ** آن شقایقهای پارین را بریز
- Bu çiçekler, yeni çiçeklerin bitmesine mâni olmaktadır. Halbuki gönül ağacı, onlar için yetişmiş, boy atmıştır.
- این شقایق منع نو اشکوفههاست ** که درخت دل برای آن نماست