- Hikâyeyi kısa kes. Kadı, o güzelin yüzüne, gözüne kapıldı, avlandı. 4455
- قصه کوته کن که قاضی شد شکار ** از مقال و از جمال آن نگار
- Dedi ki: Mahkemede bir gürültü varken şikâyetini dinleyemiyor, anlayamıyorum.
- گفت اندر محکمهست این غلغله ** من نتوانم فهم کردن این گله
- Ey selvi boylu! Yalnızca gelirsen kocanın sitemlerini iyice söyle, şikâyette bulunursun.
- گر به خلوت آیی ای سرو سهی ** از ستمکاری شو شرحم دهی
- Kadın dedi ki: Senin evine iyi kötü herkes, derdini dökmeye, şikâyetini anlatmaya gelip gider.
- گفت خانهی تو ز هر نیک و بدی ** باشد از بهر گله آمد شدی
- Baş evi de sevdalarla doludur. Nitekim vesveselerle dolu olan gönül kavgalarla dopdoludur.
- خانهی سر جمله پر سودا بود ** صدر پر وسواس و پر غوغا بود
- Geri kalan uzuvlar, düşünceye düşmez, rahattır. Fakat gönüller, gelip gidenlerin yüzünden yorulur, yıpranır. 4460
- باقی اعضا ز فکر آسودهاند ** وآن صدور از صادران فرسودهاند
- Tanrı korkusunun gözüne, yeline kaç. O bıldırki çiçekleri dök.
- در خزان و باد خوف حق گریز ** آن شقایقهای پارین را بریز
- Bu çiçekler, yeni çiçeklerin bitmesine mâni olmaktadır. Halbuki gönül ağacı, onlar için yetişmiş, boy atmıştır.
- این شقایق منع نو اشکوفههاست ** که درخت دل برای آن نماست
- Kendini bu düşüncelere verme, uykuya dal. Uyku içindeyken uyanıklığa baş kaldır.
- خویش را در خواب کن زین افتکار ** سر ز زیر خواب در یقظت بر آر
- Hani o Ashabı kehif gibi sen de uyanık yürü, seni uyuyor sansınlar.
- همچو آن اصحاب کهف ای خواجه زود ** رو به ایقاظا که تحسبهم رقود