English    Türkçe    فارسی   

6
4477-4486

  • Tam bu sırada Cuha gelip kapıyı döğmeye başladı. Kadı, yerinden sıçradı, bir kaçacak yer aramaya koyuldu.
  • اندر آن دم جوحی آمد در بزد  ** جست قاضی مهربی تا در خزد 
  • Ortada bir sandıktan başka kaçacak yer yoktu. Hemen korkusundan sandığın içine girdi.
  • غیر صندوقی ندید او خلوتی  ** رفت در صندوق از خوف آن فتی 
  • Derken Cuha eve girdi. Başladı söylenmeye: A kadın, a yazın da bana vebal olan, kışın da.
  • اندر آمد جوحی و گفت ای حریف  ** اتی وبالم در ربیع و در خریف 
  • Neyim var da sana feda etmiyorum? Neden benim elimden her an öyle feryadedip durmadasın? 4480
  • من چه دارم که فداات نیست آن  ** که ز من فریاد داری هر زمان 
  • Bana kötü kötü sözler söylemede, gah müflis, gah kaltaban demedesin.
  • بر لب خشکم گشادستی زبان  ** گاه مفلس خوانیم گه قلتبان 
  • Benim olsa olsa iki derdim var: Biri senden, biri Tanrı'dan!
  • این دو علت گر بود ای جان مرا  ** آن یکی از تست و دیگر از خدا 
  • Töhmet atılacak, şüphe uyandıracak bir şu sandıktan başka neyim var ki?
  • من چه دارم غیر آن صندوق که آن  ** هست مایه‌ی تهمت و پایه‌ی گمان 
  • Halk da içinde altınım var sanıyor, hakkımda böyle şüphelere düşüyor.
  • خلق پندارند زر دارم درون  ** داد واگیرند از من زین ظنون 
  • Sandık, görünüşte pek güzel ama içinde ne kumaş var, ne altın, ne gümüş... Bomboş! 4485
  • صورت صندوق بس زیباست لیک  ** از عروض و سیم و ز خالیست نیک 
  • Hani güzel ve vekarlı riyakârın bedeni gibi. O sepette ancak yılan vardır, başka bir şey bulamazsın.
  • چون تن زراق خوب و با وقار  ** اندر آن سله نیابی غیر مار