- Bizim atalarımız akrabalarımız, eskiden beri dört tabiattır. Öyle olduğu halde biz, eğreti akrabalara tamah ettik.
- جد و خویشانمان قدیمی چار طبع ** ما به خویشی عاریت بستیم طمع
- Yıllardır insanın cismi, unsurlarla görüşmede, konuşmada.
- سالها همصحبتی و همدمی ** با عناصر داشت جسم آدمی
- Ruhu da, nefislerle akıllardan ama ruh, kendi asıllarını unutmuş. 450
- روح او خود از نفوس و از عقول ** روح اصول خویش را کرده نکول
- O tertemiz nefislerle akıllardan, cana her an ey vefasız diye mektup gelmede.
- از عقول و از نفوس پر صفا ** نامه میآید به جان کای بیوفا
- Beş günlük dostları buldun da eski dostlardan yüz çevirdin.
- یارکان پنج روزه یافتی ** رو ز یاران کهن بر تافتی
- Çocuklar oyundan hoşlanırlar ama, geceleyin onları çeke çeke evlerine götürürler.
- کودکان گرچه که در بازی خوشند ** شب کشانشان سوی خانه میکشند
- Küçük çocuk oyuna başlarken soyunur, hırkasını külâhını, ayakkabısını çıkarır atar. Hırsız da gelip ansızın onları kapıverir.
- شد برهنه وقت بازی طفل خرد ** دزد از ناگه قبا و کفش برد
- Çocuk, oyuna öyle bir dalar ki külâhı, gömleği aklına bile gelmez. 455
- آن چنان گرم او به بازی در فتاد ** کان کلاه و پیرهن رفتش ز یاد
- Gece gelir çatar bir türlü oyunu bırakamaz. Eve bir türlü yüz çeviremez.
- شد شب و بازی او شد بیمدد ** رو ندارد کو سوی خانه رود
- Duymadın mı, “Dünya ancak bir oyundan ibarettir” denmiştir. Sense oyuna daldın, elbiseni yele verdin, şimdi korkuya düştün.
- نی شنیدی انما الدنیا لعب ** باد دادی رخت و گشتی مرتعب