English    Türkçe    فارسی   

6
4490-4499

  • Sabah çağı yel gibi koştu, hamal getirdi, hemencecik sandığı hamalın sırtına yükledi. 4490
  • Kadı, eziyetler içinde sandıkta "Hamal, hamal" diye sesleniyordu.
  • Hamal sağına, soluna baktı. Bu ses nereden geliyor ki dedi.
  • Acaba beni çağıran hatif mi? Yoksa gizlice peri mi çağırıyor beni?
  • O ses üst üste gelmeye başlayınca kendisine geldi, bu hatif değil dedi.
  • Nihayet anladı ki o ses sandıktan gelmede, sandıkta da birisi gizli. 4495
  • Sevgilinin derdiyle bir âşık, dışardayken sandığa gizlenmiş.
  • Ömrünü, dertlere uğramış da sandıkta geçirmiş. Çünkü âlemde yalnız bir sandık görmüş.
  • Göklerin yücesine yücelmeyen baş, bil ki heveslere kapılmış, sandık içine girmiştir.
  • Beden sandığından çıksa bile körlüğünden bir körün yanına gider ancak.