English    Türkçe    فارسی   

6
4497-4506

  • Ömrünü, dertlere uğramış da sandıkta geçirmiş. Çünkü âlemde yalnız bir sandık görmüş.
  • Göklerin yücesine yücelmeyen baş, bil ki heveslere kapılmış, sandık içine girmiştir.
  • Beden sandığından çıksa bile körlüğünden bir körün yanına gider ancak.
  • Bu sözün sonu yoktur. Kadı, ey hamal dedi, ey sandık götüren! 4500
  • Mahkemeye gir, halimi anlat. Naibime çabuk halimi tamamiyle bildir.
  • Gelsin, şu akılsız heriften bu sandığı alsın, açmadan öylece eve götürsün.
  • Yarabbi, ruh sahibi bir kavim gönder de bizi de beden sandığından satın alsın.
  • Halkı, afsun sandığından peygamberlerden başka kim satın alabilir?
  • Sandık içinde olduğunu gönül gözü açık olan binde bir kişi bilebilir. 4505
  • O, önce âlemi görmüştür de o zıtla bu zıt, kendisine ayan olmuştur.