- O, önce âlemi görmüştür de o zıtla bu zıt, kendisine ayan olmuştur.
- او جهان را دیده باشد پیش از آن ** تا بدان ضد این ضدش گردد عیان
- Bilgi, müminin kayıp malıdır. Bu sebeple mümin, kendi yitiğini bilir, anlar.
- زین سبب که علم ضالهی مومنست ** عارف ضالهی خودست و موقنست
- Asla iyi gün görmemiş olan, bu devletsizlikten sıkılır, çırpınır mı hiç?
- آنک هرگز روز نیکو خود ندید ** او درین ادبار کی خواهد طپید
- Yahut daha çocukken tutsaklığa düşen, yahut da daha önce anasından kul olarak doğan kişinin canı,
- یا به طفلی در اسیری اوفتاد ** یا خود از اول ز مادر بنده زاد
- Hürlük zevkini görmemiştir. Onun meydanı, suretler sandığıdır. 4510
- ذوق آزادی ندیده جان او ** هست صندوق صور میدان او
- Aklı, daima suretlerde mahpustur, kafesten kafese gezer durur.
- دایما محبوس عقلش در صور ** از قفس اندر قفس دارد گذر
- Kafesten yukarılara çıkmaya bir delik yoktur. Yerden yere boyuna kafeslerde gezer.
- منفذش نه از قفس سوی علا ** در قفسها میرود از جا به جا
- Kur'an da "Gücünüz yeterse çıkın bakalım" denmiştir. Bu söz, Tanrı' dan insanlara da hitaptır, cinlere de.
- در نبی ان استطعتم فانفذوا ** این سخن با جن و انس آمد ز هو
- Tanrı, "Tanrı kudreti ve gökten gelen vahiy olmadıkça size bu göklerden yücelere çıkacak bir delik yoktur" demiştir.
- گفت منفذ نیست از گردونتان ** جز به سلطان و به وحی آسمان
- Sandıktan sandığa giden adam, gökyüzüne mensup değildir, sandığa mensuptur. 4515
- گر ز صندوقی به صندوقی رود ** او سمایی نیست صندوقی بود