English    Türkçe    فارسی   

6
4514-4523

  • Tanrı, "Tanrı kudreti ve gökten gelen vahiy olmadıkça size bu göklerden yücelere çıkacak bir delik yoktur" demiştir.
  • گفت منفذ نیست از گردونتان  ** جز به سلطان و به وحی آسمان 
  • Sandıktan sandığa giden adam, gökyüzüne mensup değildir, sandığa mensuptur. 4515
  • گر ز صندوقی به صندوقی رود  ** او سمایی نیست صندوقی بود 
  • Sandığın yarığı, yeniden yeniye insana sarhoşluk verir. Fakat sandıkta olan, bunu anlayamaz.
  • فرجه صندوق نو نو مسکرست  ** در نیابد کو به صندوق اندرست 
  • Bu sandıklara kapılmazsa o vakit kadı gibi kurtulmayı aramaya başlar.
  • گر نشد غره بدین صندوق‌ها  ** هم‌چو قاضی جوید اطلاق و رها 
  • Bu nişaneyi bilen, sandıkta olduğunu anlar, korkusuz ve feryatsız durmaz.
  • آنک داند این نشانش آن شناس  ** کو نباشد بی‌فغان و بی‌هراس 
  • Kadı gibi boyuna titrer, canı, bir an olsun nerden neşelenecek? Hep onu özler.
  • هم‌چو قاضی باشد او در ارتعاد  ** کی برآید یک دمی از جانش شاد 
  • Kadı naibinin pazara gelerek Cuha' dan sandığı satın alması
  • آمدن نایب قاضی میان بازار و خریداری کردن صندوق را از جوحی الی آخره 
  • Naip gelip bu sandık kaça? dedi. Cuha, dokuz yüz altından fazla veriyorlar. 4520
  • نایب آمد گفت صندوقت به چند  ** گفت نهصد بیشتر زر می‌دهند 
  • Fakat ben binden aşağı veremem. Alacaksan aç bak, paranı ortaya dök dedi.
  • من نمی‌آیم فروتر از هزار  ** گر خریداری گشا کیسه بیار 
  • Naip, ey hırkası kısa, utan, sandığın değeri meydanda dedi.
  • گفت شرمی دار ای کوته‌نمد  ** قیمت صندوق خود پیدا بود 
  • Cuha, hayır dedi. Görmeden alım satım, şer'î değildir. Malımızı kilim altında satmamız doğru değil.
  • گفت بی‌ریت شری خود فاسدیست  ** بیع ما زیر گلیم این راست نیست