- Tanrı, "Tanrı kudreti ve gökten gelen vahiy olmadıkça size bu göklerden yücelere çıkacak bir delik yoktur" demiştir.
- گفت منفذ نیست از گردونتان ** جز به سلطان و به وحی آسمان
- Sandıktan sandığa giden adam, gökyüzüne mensup değildir, sandığa mensuptur. 4515
- گر ز صندوقی به صندوقی رود ** او سمایی نیست صندوقی بود
- Sandığın yarığı, yeniden yeniye insana sarhoşluk verir. Fakat sandıkta olan, bunu anlayamaz.
- فرجه صندوق نو نو مسکرست ** در نیابد کو به صندوق اندرست
- Bu sandıklara kapılmazsa o vakit kadı gibi kurtulmayı aramaya başlar.
- گر نشد غره بدین صندوقها ** همچو قاضی جوید اطلاق و رها
- Bu nişaneyi bilen, sandıkta olduğunu anlar, korkusuz ve feryatsız durmaz.
- آنک داند این نشانش آن شناس ** کو نباشد بیفغان و بیهراس
- Kadı gibi boyuna titrer, canı, bir an olsun nerden neşelenecek? Hep onu özler.
- همچو قاضی باشد او در ارتعاد ** کی برآید یک دمی از جانش شاد
- Kadı naibinin pazara gelerek Cuha' dan sandığı satın alması
- آمدن نایب قاضی میان بازار و خریداری کردن صندوق را از جوحی الی آخره
- Naip gelip bu sandık kaça? dedi. Cuha, dokuz yüz altından fazla veriyorlar. 4520
- نایب آمد گفت صندوقت به چند ** گفت نهصد بیشتر زر میدهند
- Fakat ben binden aşağı veremem. Alacaksan aç bak, paranı ortaya dök dedi.
- من نمیآیم فروتر از هزار ** گر خریداری گشا کیسه بیار
- Naip, ey hırkası kısa, utan, sandığın değeri meydanda dedi.
- گفت شرمی دار ای کوتهنمد ** قیمت صندوق خود پیدا بود
- Cuha, hayır dedi. Görmeden alım satım, şer'î değildir. Malımızı kilim altında satmamız doğru değil.
- گفت بیریت شری خود فاسدیست ** بیع ما زیر گلیم این راست نیست