English    Türkçe    فارسی   

6
452-461

  • Beş günlük dostları buldun da eski dostlardan yüz çevirdin.
  • یارکان پنج روزه یافتی  ** رو ز یاران کهن بر تافتی 
  • Çocuklar oyundan hoşlanırlar ama, geceleyin onları çeke çeke evlerine götürürler.
  • کودکان گرچه که در بازی خوشند  ** شب کشانشان سوی خانه می‌کشند 
  • Küçük çocuk oyuna başlarken soyunur, hırkasını külâhını, ayakkabısını çıkarır atar. Hırsız da gelip ansızın onları kapıverir.
  • شد برهنه وقت بازی طفل خرد  ** دزد از ناگه قبا و کفش برد 
  • Çocuk, oyuna öyle bir dalar ki külâhı, gömleği aklına bile gelmez. 455
  • آن چنان گرم او به بازی در فتاد  ** کان کلاه و پیرهن رفتش ز یاد 
  • Gece gelir çatar bir türlü oyunu bırakamaz. Eve bir türlü yüz çeviremez.
  • شد شب و بازی او شد بی‌مدد  ** رو ندارد کو سوی خانه رود 
  • Duymadın mı, “Dünya ancak bir oyundan ibarettir” denmiştir. Sense oyuna daldın, elbiseni yele verdin, şimdi korkuya düştün.
  • نی شنیدی انما الدنیا لعب  ** باد دادی رخت و گشتی مرتعب 
  • Gece gelmeden elbiseni ara, gündüzü dedikoduyla zayi etme.
  • پیش از آنک شب شود جامه بجو  ** روز را ضایع مکن در گفت و گو 
  • Hâsılı ben de ovada kendime halvet bir yer seçtim, halkı elbise hırsızı gördüm.
  • من به صحرا خلوتی بگزیده‌ام  ** خلق را من دزد جامه دیده‌ام 
  • Ömrün yarısı, sevgili isteğiyle geçti, yarısı düşmanların derdiyle. 460
  • نیم عمر از آرزوی دلستان  ** نیم عمر از غصه‌های دشمنان 
  • O, cüppeyi aldı götürdü, bu, külâhı. Biz de küçücük çocuklar gibi oyuna daldık;
  • جبه را برد آن کله را این ببرد  ** غرق بازی گشته ما چون طفل خرد