- Niceleri bu sandıkta senin gibi kalmış, kendisini belâlara uğratmıştır.
- بس درین صندوق چون تو ماندهاند ** خوش را اندر بلا بنشاندهاند
- Kendine yapılmasını istediğin şeyi âleme yap, ister eziyet olsun, ister zarar.
- آنچ بر تو خواه آن باشد پسند ** بر دگر کس آن کن از رنج و گزند
- Çünkü Tanrı, gözetleme yerindedir, pusudadır. Kıyamet gününden önce herkesin lâyığını verir.
- زانک بر مرصاد حق واندر کمین ** میدهد پاداش پیش از یوم دین
- Onun arşı pek büyüktür, onun arşı her şeyi kaplamıştır. İhsanının tahtı, bütün canlara yayılmıştır. 4530
- آن عظیم العرش عرش او محیط ** تخت دادش بر همه جانها بسیط
- Arşının bir köşesi de sana ulaşmıştır. Kendine gel de elini din ve adaletten, lütuf ve ihsandan başka bir şey için oynatma,
- گوشهی عرشش به تو پیوسته است ** هین مجنبان جز بدین و داد دست
- Daima kendi ahvalini gözet. Adalette bulundun mu gönül huzurunu gör, zulümden sonra da vicdan azabını.
- تو مراقب باش بر احوال خویش ** نوش بین در داد و بعد از ظلم نیش
- Cuha, doğru dedi; bu yaptığım sitem ama bilki ilk yapan daha zalimdir.
- گفت آری اینچ کردم استم است ** لیک هم میدان که بادی اظلم است
- Naip, tek tek hepimizde ilk zulüm yapanız. Yüzümüzün karasiye sevinmedeyiz.
- گفت نایب یک به یک ما بادییم ** با سواد وجه اندر شادییم
- Zenci gibi hani. O da sevinçlidir, neşelidir. Kendi yüzünü kendisi görmez, başkası görür dedi. 4535
- همچو زنگی کو بود شادان و خوش ** او نبیند غیر او بیند رخش
- Hâsılı bu alım satımda macera uzadı. Nihayet naip yüz altın verip sandığı satın aldı.
- ماجرا بسیار شد در من یزید ** داد صد دینار و آن از وی خرید