- Artık böyle bir can, nasıl olur da bedene lâyık olur? Kendine gel de ey beden, bu candan iki elini de yuğ!
- این چنین جانی چه درخورد تنست ** هین بشو ای تن ازین جان هر دو دست
- Ey cana bucak olan beden, yeter artık! Deniz, bir matraya ne kadar sığabilir ki?
- ای تن گشته وثاق جان بسست ** چند تاند بحر درمشکی نشست
- Ey insandaki binlerce Cebrail! Ey âdi bir kalıpta gizli Mesih'ler!
- ای هزاران جبرئیل اندر بشر ** ای مسیحان نهان در جوف خر
- Ey kilisede gizli binlerce Kabe! Ey ifriti, iblisi yanıltan, yanlışlara sevkeden! 4585
- ای هزاران کعبه پنهان در کنیس ** ای غلطانداز عفریت و بلیس
- Sen mekân ilinde mekânsızlık secdegâhısın. İblislerin dükkânı senin yüzünden yıkılmıştır.
- سجدهگاه لامکانی در مکان ** مر بلیسان را ز تو ویران دکان
- Şeytan, neden ben bu toprağı tapı kılayım? Neden bir surete din adını takayım? dedi.
- که چرا من خدمت این طین کنم ** صورتی را نم لقب چون دین کنم
- Halbuki bu suret değildir, gözünü iyice ov da bak. Bak da ululuk nurunun kalkınmasını gör!
- نیست صورت چشم را نیکو به مال ** تا ببینی شعشعهی نور جلال
- Şehzadenin, padişah tapısında kalması
- باز آمدن به شرح قصهی شاهزاده و ملازمت او در حضرت شاه
- Şehzade, padişahın huzurunda buna hayran oldu. Yedi göğü de bir avuç toprakta gördü.
- شاهزاده پیش شه حیران این ** هفت گردون دیده در یک مشت طین
- Hiçbir bahiste ağız açmanın imkânı yoktu. Fakat, can, canla bir an bile konuşmadan kalmıyordu. 4590
- هیچ ممکن نه ببحثی لب گشود ** لیک جان با جان دمی خامش نبود
- Hatırına pek gizli olarak şöyle bir şey geldi: Bunlar, hep mâna işi peki, suret nedir?
- آمده در خاطرش کین بس خفیست ** این همه معنیست پس صورت ز چیست