- O, cüppeyi aldı götürdü, bu, külâhı. Biz de küçücük çocuklar gibi oyuna daldık;
- جبه را برد آن کله را این ببرد ** غرق بازی گشته ما چون طفل خرد
- Derken ecel gecesi yaklaştı. Artık bırak şu oyunu, yeter dönme oyuna gayrı.
- نک شبانگاه اجل نزدیک شد ** خل هذا اللعب به سبک لاتعد
- Tövbe atına binde hırsıza yetiş, hırsızdan elbiselerini al, geri dön.
- هین سوار توبه شود در دزد رس ** جامهها از دزد بستان باز پس
- Tövbe atı acayip bir attır. Bir anda şu aşağılık âlemden ta göğün üstüne kadar sıçrayıp çıkar.
- مرکب توبه عجاب مرکبست ** بر فلک تازد به یک لحظه ز پست
- Fakat atını da hırsızdan gözet ha. Biliyorsun ya, o, gizlice elbiseni de çaldı. 465
- لیک مرکب را نگه میدار از آن ** کو بدزدید آن قبایت را نهان
- Aman şu atımı gözet de hırsız çalmasın.
- تا ندزدد مرکبت را نیز هم ** پاس دار این مرکبت را دم به دم
- Hırsızlar,birisinin koçunu çaldılar.Onunla kanaat etmediler de elbisesini çaldılar.
- حکایت آن شخص کی دزدان قوج او را بدزدیدند و بر آن قناعت نکرد به حیله جامههاش را هم دزدیدند
- Birisinin bir koçu vardı. Boynuna bir ip bağlamış, ardından çekip götürüyordu. Bir hırsız geldi, ipini kesip koçu götürdü.
- آن یکی قج داشت از پس میکشید ** دزد قج را برد حبلش را برید
- Adam haberdar olunca, koçu nereye götürdü diye sağa sola koşmaya başladı.
- چونک آگه شد دوان شد چپ و راست ** تا بیابد کان قج برده کجاست
- Hırsızın bir kuyu başında eyvahlar olsun diye feryadetmekte olduğunu gördü.
- بر سر چاهی بدید آن دزد را ** که فغان میکرد کای واویلتا
- Dedi ki: Üstat, neden feryat ediyorsun? Hırsız, kuyuya altın torbam düştü. 470
- گفت نالان از چی ای اوستاد ** گفت همیان زرم در چه فتاد