English    Türkçe    فارسی   

6
461-470

  • O, cüppeyi aldı götürdü, bu, külâhı. Biz de küçücük çocuklar gibi oyuna daldık;
  • جبه را برد آن کله را این ببرد  ** غرق بازی گشته ما چون طفل خرد 
  • Derken ecel gecesi yaklaştı. Artık bırak şu oyunu, yeter dönme oyuna gayrı.
  • نک شبانگاه اجل نزدیک شد  ** خل هذا اللعب به سبک لاتعد 
  • Tövbe atına binde hırsıza yetiş, hırsızdan elbiselerini al, geri dön.
  • هین سوار توبه شود در دزد رس  ** جامه‌ها از دزد بستان باز پس 
  • Tövbe atı acayip bir attır. Bir anda şu aşağılık âlemden ta göğün üstüne kadar sıçrayıp çıkar.
  • مرکب توبه عجاب مرکبست  ** بر فلک تازد به یک لحظه ز پست 
  • Fakat atını da hırsızdan gözet ha. Biliyorsun ya, o, gizlice elbiseni de çaldı. 465
  • لیک مرکب را نگه می‌دار از آن  ** کو بدزدید آن قبایت را نهان 
  • Aman şu atımı gözet de hırsız çalmasın.
  • تا ندزدد مرکبت را نیز هم  ** پاس دار این مرکبت را دم به دم 
  • Hırsızlar,birisinin koçunu çaldılar.Onunla kanaat etmediler de elbisesini çaldılar.
  • حکایت آن شخص کی دزدان قوج او را بدزدیدند و بر آن قناعت نکرد به حیله جامه‌هاش را هم دزدیدند 
  • Birisinin bir koçu vardı. Boynuna bir ip bağlamış, ardından çekip götürüyordu. Bir hırsız geldi, ipini kesip koçu götürdü.
  • آن یکی قج داشت از پس می‌کشید  ** دزد قج را برد حبلش را برید 
  • Adam haberdar olunca, koçu nereye götürdü diye sağa sola koşmaya başladı.
  • چونک آگه شد دوان شد چپ و راست  ** تا بیابد کان قج برده کجاست 
  • Hırsızın bir kuyu başında eyvahlar olsun diye feryadetmekte olduğunu gördü.
  • بر سر چاهی بدید آن دزد را  ** که فغان می‌کرد کای واویلتا 
  • Dedi ki: Üstat, neden feryat ediyorsun? Hırsız, kuyuya altın torbam düştü. 470
  • گفت نالان از چی ای اوستاد  ** گفت همیان زرم در چه فتاد