- At ve üzengi, deniz kıyısına kadar gider. Ondan sonra sana tahtadan bir at gerek.
- تا به دریا سیر اسپ و زین بود ** بعد ازینت مرکب چوبین بود
- Tahtadan at, karada yürümez. Fakat denizdekilere kılavuzdur.
- مرکب چوبین به خشکی ابترست ** خاص آن دریاییان را رهبرست
- Bu sükût da tahtadan attır. Sükût; denizdekilere telkindir.
- این خموشی مرکب چوبین بود ** بحریان را خامشی تلقین بود
- Seni usandıran her sükût o âlemin aşk naralarını atmadadır. 4625
- هر خموشی که ملولت میکند ** نعرههای عشق آن سو میزند
- Sen acaba neden susmada dersin ama o, acaba kulağı nerde ki duymuyor?
- تو همیگویی عجب خامش چراست ** او همیگوید عجب گوشش کجاست
- Ben nâra ata ata sağır oldum, onun haberi bile yok der. Zaten iyi işitenler, kulakları delik olanlar bile bunu duyamazlar, sağırdırlar.
- من ز نعره کر شدم او بیخبر ** تیزگوشان زین سمر هستند کر
- Birisi rüyada nâra atar. Yüz binlerce bahislerde bulunur, sözler söyler.
- آن یکی در خواب نعره میزند ** صد هزاران بحث و تلقین میکند
- Yanı başında oturanın haberi bile olmaz. Hakikatte o gürültüden haberi olmayan uyanık yok mu? Asıl uykuda olan odur.
- این نشسته پهلوی او بیخبر ** خفته خود آنست و کر زان شور و شر
- Tahtadan atı da kırılana gelince: O, tamamiyle denize garkolur, balık kesilir. 4630
- وان کسی کش مرکب چوبین شکست ** غرقه شد در آب او خود ماهیست
- Artık o, ne sükût eder, ne söyler. Onun, misli, âdeta yoktur. Hali sözle anlatılamaz.
- نه خموشست و نه گویا نادریست ** حال او را در عبارت نام نیست