Yanı başında oturanın haberi bile olmaz. Hakikatte o gürültüden haberi olmayan uyanık yok mu? Asıl uykuda olan odur.
این نشسته پهلوی او بیخبر ** خفته خود آنست و کر زان شور و شر
Tahtadan atı da kırılana gelince: O, tamamiyle denize garkolur, balık kesilir.4630
وان کسی کش مرکب چوبین شکست ** غرقه شد در آب او خود ماهیست
Artık o, ne sükût eder, ne söyler. Onun, misli, âdeta yoktur. Hali sözle anlatılamaz.
نه خموشست و نه گویا نادریست ** حال او را در عبارت نام نیست
O, bu iki kısımdan da değildir. Şaşılacak bir şeydir o. Bunu anlatmak edepten dışarıdır
نیست زین دو هر دو هست آن بوالعجب ** شرح این گفتن برونست از ادب
Bu örnek de sudan oldu, hiç uymadı. Fakat duygu âleminde bundan güzel bir örnek de bulunamaz.
این مثال آمد رکیک و بیورود ** لیک در محسوس ازین بهتر نبود
Şehzadelerin büyüğünün ölümü, küçükleri hasta olduğundan ortanca kardeşin, ağabeylerinin cenazesine gelmesi. Padişahın ona da iltifatta bulunması, onun da padişahın ihsanına kapılması ve tapıda kalması, Padişahın devleti ve bakışı sayesinde yüz binlerce görünür ve görünmez nimetler elde etmesi vesaire.
متوفی شدن بزرگین از شهزادگان و آمدن برادر میانین به جنازهی برادر کی آن کوچکین صاحبفراش بود از رنجوری و نواختن پادشاه میانین را تا او هم لنگ احسان شد ماند پیش پادشاه صد هزار از غنایم غیبی و غنی بدو رسید از دولت و نظر آن شاه مع تقریر بعضه
Küçükleri hastaydı. Yalnız ortanca kardeşleri, ağabeylerinin cenazesine geldi.
کوچکین رنجور بود و آن وسط ** بر جنازهی آن بزرگ آمد فقط
Padişah, onu gördü, tanıdı. Fakat mahsustan bu kimdir? Bu da o denizden olacak; bu da bir balık dedi.4635
شاه دیدش گفت قاصد کین کیست ** که از آن بحرست و این هم ماهیست
Muarrif, dedi ki: Bu da o babanın oğlu. Bu, onun küçük kardeşi.
پس معرف گفت پور آن پدر ** این برادر زان برادر خردتر
Padişah, sen bize ondan armağansın dedi. Bu soruşla onu da avladı.
شه نوازیدش که هستی یادگار ** کرد او را هم بدان پرسش شکار
O yanıp kebap olan şehzadenin bedeninde, padişahın iltifatı üzerine evvelki candan başka bir can belirdi.
از نواز شاه آن زار حنیذ ** در تن خود غیر جان جانی بدیذ