English    Türkçe    فارسی   

6
4659-4668

  • Mademki ey erkek, yoksun, âşık değilsin; dağ gibi habersizce ses verip durursun.
  • Dal, kendiliğinden ses verir mi hiç? Ey inanılır adam, o ses, başkasının sesinin aksidir. 4660
  • Senin sözün de onun gibi işte; başkalarının sesinin aksi. Bütün işin gücün hep böyle aksine ve aykırı.
  • Kızgınlığın da başkalarının aksine, zevkin de. Başbuğun zevkiyle çobanın kızgınlığına benziyor.
  • O arık koyun, çobana neler etti? Sonunda onu kinlendirdi. eziyete soktu.
  • Bir sevinç hayaliyle ne vaktedek oyalanıp duracaksın? Çalış da bu sevinç, tahakkuk etsin.
  • Sözün, senin halin olursa kendi kanadlarınla uçar, gezersin. 4665
  • Ok da başkasının kanadiyle av tutar. O yüzden de kuş etinden nahibi yoktur.
  • Doğan kuşu, dağlıklardan av getirir. Fakat getirdiği ceylanı, çil kuşunu padişaha yedirir.
  • Vahiyden olmayan söz, heva ve hevestendir. Topraktan yaratılanlar gibi havaya, zerre zerre dağılır, biter.