- Doğan kuşu, dağlıklardan av getirir. Fakat getirdiği ceylanı, çil kuşunu padişaha yedirir.
- باز صید آرد به خود از کوهسار ** لاجرم شاهش خوراند کبک و سار
- Vahiyden olmayan söz, heva ve hevestendir. Topraktan yaratılanlar gibi havaya, zerre zerre dağılır, biter.
- منطقی کز وحی نبود از هواست ** همچو خاکی در هوا و در هباست
- Eğer bu söz, sana yanlış görünürse "Vennecmi" suresinin evvelinden birkaç satır okuyuver.
- گر نماید خواجه را این دم غلط ** ز اول والنجم بر خوان چند خط
- Oku da Muhammed'in, heva ve hevesinden konuşmadığını, onun her sözünün, ancak vahiy olduğunu anla. 4670
- تا که ما ینطق محمد عن هوی ** ان هو الا بوحی احتوی
- Ey Ahmed, mademki vahiyden meyus değilsin, bu araştırmayı, bu kıyası bedene mensup olanlara bırak.
- احمدا چون نیستت از وحی یاس ** جسمیان را ده تحری و قیاس
- Murdar, zaruret vakti helâl olur. Vuslat kâbesi ortadayken kıble aranmaz.
- کز ضرورت هست مرداری حلال ** که تحری نیست در کعبهی وصال
- Fakat araştırmadan, doğru bir ictihatta bulunmadan heva ve hevesine uyarak bid'ate kapılanı,
- بیتحری و اجتهادات هدی ** هر که بدعت پیشه گیرد از هوی
- Yel, Ad gibi kapar, öldürür. O, Süleyman değildir ki onun tahtını götürsün!
- همچو عادش بر برد باد و کشد ** نه سلیمانست تا تختش کشد
- Yel, Ad için alçaltıcı bir hamaldır, obur bir adamın elindeki kuzu gibi hani. 4675
- عاد را با دست حمال خذول ** همچو بره در کف مردی اکول
- Obur, kuzuyu oğlu gibi kucağına alır, fakat kasap gibi onu kesmeğe götürmektedir.
- همچو فرزندش نهاده بر کنار ** میبرد تا بکشدش قصابوار