- Geceleyin büyü yaparak küpü at gibi yürütürler. Ay ışığıyla sabaha karşı olan karanlığı kumaş haline getirirler. 4730
- خم روان کرده ز سحری چون فرس ** کرده کرباسی ز مهتاب و غلس
- İbrişim gibi toprağı örerler; temyiz sahibinin gözüne toprak serperler.
- چون بریشم خاک را برمیتنند ** خاک در چشم ممیز میزنند
- Kokusuz yaban ağacına ödağacı rengini verirler. Taş ve toprak parçasını bize hoş gösterirler, bizi hasetçi yaparlar.
- چندلی را رنگ عودی میدهند ** بر کلوخیمان حسودی میدهند
- Noksan sıfatlardan temizdir o Tanrı ki toprağa bir renk verir, çocuk gibi bizi ona kaptırır, birbirimize düşürür.
- پاک آنک خاک را رنگی دهد ** همچو کودکمان بر آن جنگی دهد
- Eteğimizi çocuklar gibi toprakla doldururuz. Bizim gözümüzle o toprak, madenden çıkmış altın görünür.
- دامنی پر خاک ما چون طفلکان ** در نظرمان خاک همچون زر کان
- Çocuğun, yetişmiş erlere karşı bir mecali yoktur. Tanrı çocuğu erkeklerle bir araya koymaz, bir derecede tutmaz ki. 4735
- طفل را با بالغان نبود مجال ** طفل را حق کی نشاند با رجال
- Meyva, eski olsa bile ham buludukça, olmadıkça ona koruk derler.
- میوه گر کهنه شود تا هست خام ** پخته نبود غوره گویندش به نام
- O ham ve ekşi meyva, yüz yıllık bile olsa fikri çevik ve keskin kişiye nazaran yine çocuktur, yine koruktur.
- گر شود صدساله آن خام ترش ** طفل و غورهست او بر هر تیزهش
- Saçı, sakalı ağarsa bile yine korku ve ümit çocukluğundan kurtulmamıştır.
- گرچه باشد مو و ریش او سپید ** هم در آن طفلی خوفست و امید
- Der ki: Acaba olgunlaşır mıyım, yoksa böyle olgunlaşmadan ham mı kalırım? Acaba Tanrı' nın keremi, beni kızdırır, olgun bir hale getirir mi?
- که رسم یا نارسیده ماندهام ** ای عجب با من کند کرم آن کرم