- Der ki: Acaba olgunlaşır mıyım, yoksa böyle olgunlaşmadan ham mı kalırım? Acaba Tanrı' nın keremi, beni kızdırır, olgun bir hale getirir mi?
- که رسم یا نارسیده ماندهام ** ای عجب با من کند کرم آن کرم
- Yoksa böyle kabiliyetsiz bir halde, bu uzaklık âleminde mi kalırım? Yahut da Tanrı bu koruğu üzüm haline getirir mi? 4740
- با چنین ناقابلی و دوریی ** بخشد این غورهی مرا انگوریی
- Hiçbir yandan ümidim yok. Yalnız o kerem sahibi "Meyus olmayın" der.
- نیستم اومیدوار از هیچ سو ** وان کرم میگویدم لا تیاسوا
- Hakanımız, bize daima toy vermede, "Ümidinizi kesmeyin" diye kulağımızı çekmededir.
- دایما خاقان ما کردست طو ** گوشمان را میکشد لا تقنطوا
- Gerçi biz ümitsizlik yüzünden çukurdayız. Fakat o çağırdı mı elimizi, kolumuzu sallaya sallaya gideriz.
- گرچه ما زین ناامیدی در گویم ** چون صلا زد دست اندازان رویم
- Ruhumuza huzur verecek olan otlağa koşarken tez, edepli ve terbiyeli atlar gibi yürürüz.
- دست اندازیم چون اسپان سیس ** در دویدن سوی مرعای انیس
- Oraya adım atarız ama orada yürünmez, adım atılmaz ki. Orada kadeh düzeriz ama orada kadeh yoktur. 4745
- گام اندازیم و آنجا گام نی ** جام پردازیم و آنجا جام نی
- Çünkü orada bütün eşya can âlemine mahsustur. Hepsi de mâna âleminde, mâna içinde mânadır.
- زانک آنجا جمله اشیا جانیست ** معنی اندر معنی اندر معنیست
- Suret gölgedir, mâna güneş. Gölgesiz ışık, yıkık yerlerdedir.
- هست صورت سایه معنی آفتاب ** نور بیسایه بود اندر خراب
- Çünkü orada tuğla üstünde tuğla kalmaz. Ayın ışığına çirkin bir gölge yoktur.
- چونک آنجا خشت بر خشتی نماند ** نور مه را سایهی زشتی نماند