- Yüzüm ay gibi parladı, dudaklarım şekere döndü. Artık yeni ve başka bir dükkân açmam gerek.
- چون شکرلب گشتهام عارض قمر ** باز باید کرد دکان دگر
- Bu benlikle nefsi gelişti, vesveseler doğmaya başladı. Yüz binlerce abes şeyler gevelemeye başladı.
- زین منی چون نفس زاییدن گرفت ** صد هزاران ژاژ خاییدن گرفت
- O makamdan hırs ve hasedin bulunduğu yere kadar yüzlerce çöl, yüzlerce ova vardır. Fakat kem göz, ta oraya gelip çatmadaydı. 4770
- صد بیابان زان سوی حرص و حسد ** تا بدانجا چشم بد هم میرسد
- Her suyun dönüp gittiği yer olan padişahın denizi, nasıl olur da selde, ırmakta bulunanı bilmez?
- بحر شه که مرجع هر آب اوست ** چون نداند آنچ اندر سیل و جوست
- Onun el dokunmamış fikrinde doğmuş olan küfran yüzünden padişahın gönlü dertlendi.
- شاه را دل درد کرد از فکر او ** ناسپاسی عطای بکر او
- Dedi ki: Ey edepsiz aşağılık adam! Şaşılacak şey, benim yaptığım iyiliklere karşı lâyığım bu muydu?
- گفت آخر ای خس واهیادب ** این سزای داد من بود ای عجب
- Ben sana bunca nefis hazineler verdim. Aşağılık huyunla sen, bana neler yaptın?
- من چه کردم با تو زین گنج نفیس ** تو چه کردی با من از خوی خسیس
- Ben senin kucağına öyle bir ay verdim ki kıyamet gününe kadar gurubu yoktur. 4775
- من ترا ماهی نهادم در کنار ** که غروبش نیست تا روز شمار
- Sen o parlak nura karşılık benim yüzüme toz toprak serptin, diken hatırdın ha.
- در جزای آن عطای نور پاک ** تو زدی در دیدهی من خار و خاک
- Ben göğe çıkman için sana merdiven kurdum. Sen benimle savaşmak için oka, yaya sarıldın.
- من ترا بر چرخ گشته نردبان ** تو شده در حرب من تیر و کمان