- Ben senin kucağına öyle bir ay verdim ki kıyamet gününe kadar gurubu yoktur. 4775
- من ترا ماهی نهادم در کنار ** که غروبش نیست تا روز شمار
- Sen o parlak nura karşılık benim yüzüme toz toprak serptin, diken hatırdın ha.
- در جزای آن عطای نور پاک ** تو زدی در دیدهی من خار و خاک
- Ben göğe çıkman için sana merdiven kurdum. Sen benimle savaşmak için oka, yaya sarıldın.
- من ترا بر چرخ گشته نردبان ** تو شده در حرب من تیر و کمان
- Padişahta bir gayret derdidir peydahlandı. Padişahın derdinin aksi, ona vurdu.
- درد غیرت آمد اندر شه پدید ** عکس درد شاه اندر وی رسید
- Dargınlığı yüzünden devlet kuşu çırpınmaya başladı. O rahat bucağında oturan şehzadenin perdesini yırttı.
- مرغ دولت در عتابش بر طپید ** پردهی آن گوشه گشته بر درید
- O güzelim şehzade, yaptığı kötülüğün eserini derhal içinde duydu. 4780
- چون درون خود بدید آن خوشپسر ** از سیهکاری خود گرد و اثر
- O lütuf ve nimet vazifesi azaldı. Neşe yurdu gamla doldu.
- از وظیفهی لطف و نعمت کم شده ** خانهی شادی او پر غم شده
- O şaraptan meydana gelen sarhoşluğu geçti, kendine geldi. O suç yüzünden başı, sarhoşluktao meydana gelen sersemliğe yurt kesildi.
- با خود آمد او ز مستی عقار ** زان گنه گشته سرش خانهی خمار
- Buğday yedi, cennet elbiselerinden soyundu. Cennet, ona bir çöl oldu.
- خورده گندم حله زو بیرون شده ** خلد بر وی بادیه و هامون شده
- O şerbetin, kendisini hastalandırdığını, o benlik zehirinin kendisine iyiden iyiye tesir ettiğini anladı.
- دید کان شربت ورا بیمار کرد ** زهر آن ما و منیها کار کرد