English    Türkçe    فارسی   

6
4788-4797

  • Ey soluğu soğuk nefis, feryada erişen padişaha vefasızlıkta bulundun ha.
  • کردی ای نفس بد بارد نفس  ** بی‌حفاظی با شه فریادرس 
  • Bir buğday için hırsa düştün, tuzak kurdun. Fakat tuzağa serptiğin her buğday tanesi, sana karşı bir akrep kesildi.
  • دام بگزیدی ز حرص گندمی  ** بر تو شد هر گندم او کزدمی 
  • Başında benlik havası esti. Fakat şimdi ayağına vurulan elli batmanlık pırangaya bak diyor; 4790
  • در سرت آمد هوای ما و من  ** قید بین بر پای خود پنجاه من 
  • Bu çeşit kendine ağlayıp feryadediyor, neden diyordu, padişahıma zıt oldum?
  • نوحه می‌کرد این نمط بر جان خویش  ** که چرا گشتم ضد سلطان خویش 
  • Kendine geldi, tövbe etti. Bu tövbeye başka bir şeyi de eş etti.
  • آمد او با خویش و استغفار کرد  ** با انابت چیز دیگر یار کرد 
  • İman vahşetinden meydana gelen derde acı. Çünkü o derdin dermanı yoktur.
  • درد کان از وحشت ایمان بود  ** رحم کن کان درد بی‌درمان بود 
  • İnsanın düzgün elbisesi olmamalı. Çünkü sabırdan kurtuldu mu derhal baş köşeye sıçrar.
  • مر بشر را خود مبا جامه‌ی درست  ** چون رهید از صبر در حین صدر جست 
  • İnsanın eli, tırnağı olmamalı. Eli, tırnağı oldu mu ne din düşünür, ne doğruluk. 4795
  • مر بشر را پنجه و ناخن مباد  ** که نه دین اندیشد آنگه نه سداد 
  • İnsanın belâlar içinde ölmesi daha iyidir. Nefis, nimeti inkâr eder, sapıktır.
  • آدمی اندر بلا کشته بهست  ** نفس کافر نعمتست و گمرهست 
  • Tanrı' nın, halkın canını alırken en fazla kime acırsın diye Azrail'e sorması, Azrail' in de Tanrı' ya cevap vermesi
  • خطاب حق تعالی به عزرائیل علیه‌السلام کی ترا رحم بر کی بیشتر آمد ازین خلایق کی جانشان قبض کردی و جواب دادن عزرائیل حضرت را 
  • Tanrı, Azrail'e dedi ki: Ey Nakip, bu dertli halktan kime acırsın?
  • حق به عزرائیل می‌گفت ای نقیب  ** بر کی رحم آمد ترا از هر کیب