English    Türkçe    فارسی   

6
4806-4815

  • Birçok büyük yasların dumanlarını gördüm ama o çocuğun acısı içimden çıkmadı.
  • بس بدیدم دود ماتم‌های زفت  ** تلخی آن طفل از فکرم نرفت 
  • Tanrı dedi ki: Ben o çocuğu kendi lûtftumla yetiştirdim. Dalgaya onu bir ormana at dedim.
  • گفت حق آن طفل را از فضل خویش  ** موج را گفتم فکن در بیشه‌ایش 
  • O orman, süsenlerle, reyhanlarla, güllerle, yenmesi hoş meyva ağaçlariyle doluydu.
  • بیشه‌ای پر سوسن و ریحان و گل  ** پر درخت میوه‌دار خوش‌اکل 
  • Duru ve tatlı su kaynakları vardı orada. Çocuğu yüzlerce naz ve naim içinde yetiştirdim.
  • چشمه‌های آب شیرین زلال  ** پروریدم طفل را با صد دلال 
  • Yüz binlerce güzel sesli kuşlar, o bahçelere yüzlerce nağmeler salmadaydı. 4810
  • صد هزاران مرغ مطرب خوش‌صدا  ** اندر آن روضه فکنده صد نوا 
  • Ona ağustos gülünden döşek döşedim. Onu fitnelerin vuruşundan emin ettim.
  • پسترش کردم ز برگ نسترن  ** کرده او را آمن از صدمه‌ی فتن 
  • Güneşe, ona zarar verme dedim. Yele, ona yavaş yavaş es diye emrettim.
  • گفته من خورشید را کو را مگز  ** باد را گفته برو آهسته وز 
  • Buluta, onun üstüne yağmur yağdırma, şimşeğe, ona pek o kadar şule verme diye buyurdum.
  • ابر را گفته برو باران مریز  ** برق را گفته برو مگرای تیز 
  • Ey kış! Bu yeşillikten o itidali kesme; ey yaz! Bu bahçeye pençe vurma dedim.
  • زین چمن ای دی مبران اعتدال  ** پنجه ای بهمن برین روضه ممال 
  • Tanrı, aziz ruhunu kutlasın, Şeyh Şeybanı Râî' nin kerametleri
  • کرامات شیخ شیبان راعی قدس الله روحه العزیز 
  • Şeybanı Râî gibi hani. O da cuma günü, namaz vakti sürüsüne inatçı kurtlar salmasın diye sürünün çevresine bir çizgi çizerdi. 4815
  • هم‌چو آن شیبان که از گرگ عنید  ** وقت جمعه بر رعا خط می‌کشید