- Bir kaplan yavrulamıştı. Ona dedim ki: Süt ver bu çocuğa, itaat etti.
- یک پلنگی طفلکان نو زاده بود ** گفتم او را شیر ده طاعت نمود
- Ona süt verdi, tapılar kıldı. Nihayet çocuk gelişti, irileşti, aslanlaştı.
- پس بدادش شیر و خدمتهاش کرد ** تا که بالغ گشت و زفت و شیرمرد
- Sütten kesilince bir periye, ona söz söylemeyi öğret dedim, öğretti.
- چون فطامش شد بگفتم با پری ** تا در آموزید نطق و داوری
- Onu, o yeşillikte yetiştirdim, besledim. Benim hünerim, sanatım hiç söze sığar mı? 4835
- پرورش دادم مر او را زان چمن ** کی بگفت اندر بگنجد فن من
- Ben, zararsız kurtları Eyüb'e konuk ettim, kendisine de onlara karşı baba sevgisi verdim.
- داده من ایوب را مهر پدر ** بهر مهمانی کرمان بیضرر
- Kurtlar da evlâdın babasını sevmesi gibi onu severlerdi. Onlara da bu sevgiyi verdim, tşte sana kudret, işte sana güç!
- داده کرمان را برو مهر ولد ** بر پدر من اینت قدرت اینت ید
- Analara analık edebini ben öğrettim. Artık düşün, benim yakıp aydınlattığım lütuf nasıl olur?
- مادران را داب من آموختم ** چون بود لطفی که من افروختم
- Yüzlerce inayetlerde bulundum, yüzlerce alâkalar yarattım, bu suretle benim lûtfumu vasıtasız olarak görsün dedim.
- صد عنایت کردم و صد رابطه ** تا ببیند لطف من بیواسطه
- Görsün de sebep yüzünden savaşlara, çekişmelere düşmesin; her yardımı, ancak benden beklesin. 4840
- تا نباشد از سبب در کشمکش ** تا بود هر استعانت از منش
- Bana karşı hiçbir özrü olmasın, her kötü dosttan şikâyetlenmesin dedim.
- ورنه تا خود هیچ عذری نبودش ** شکوتی نبود ز هر یار بدش