- Onu, o yeşillikte yetiştirdim, besledim. Benim hünerim, sanatım hiç söze sığar mı? 4835
- پرورش دادم مر او را زان چمن ** کی بگفت اندر بگنجد فن من
- Ben, zararsız kurtları Eyüb'e konuk ettim, kendisine de onlara karşı baba sevgisi verdim.
- داده من ایوب را مهر پدر ** بهر مهمانی کرمان بیضرر
- Kurtlar da evlâdın babasını sevmesi gibi onu severlerdi. Onlara da bu sevgiyi verdim, tşte sana kudret, işte sana güç!
- داده کرمان را برو مهر ولد ** بر پدر من اینت قدرت اینت ید
- Analara analık edebini ben öğrettim. Artık düşün, benim yakıp aydınlattığım lütuf nasıl olur?
- مادران را داب من آموختم ** چون بود لطفی که من افروختم
- Yüzlerce inayetlerde bulundum, yüzlerce alâkalar yarattım, bu suretle benim lûtfumu vasıtasız olarak görsün dedim.
- صد عنایت کردم و صد رابطه ** تا ببیند لطف من بیواسطه
- Görsün de sebep yüzünden savaşlara, çekişmelere düşmesin; her yardımı, ancak benden beklesin. 4840
- تا نباشد از سبب در کشمکش ** تا بود هر استعانت از منش
- Bana karşı hiçbir özrü olmasın, her kötü dosttan şikâyetlenmesin dedim.
- ورنه تا خود هیچ عذری نبودش ** شکوتی نبود ز هر یار بدش
- Bu yüzlerce alâkayla beslenmeyi, yetişmeyi gördü. Onu vasıtasız olarak nasıl besledim, anladı, bildi.
- این حضانه دید با صد رابطه ** که بپروردم ورا بیواسطه
- Ey ulu Tanrı'nın kulu, buna karşılık şükrane olarak Nemrut oldu, Halil'i yakmaya kalkıştı.
- شکر او آن بود ای بندهی جلیل ** که شد او نمرود و سوزندهی خلیل
- Nitekim bu şehzade de padişaha şükran olarak ululandı, mevkiinin daha yücelmesini istedi.
- همچنان کین شاهزاده شکر شاه ** کرد استکبار و استکثار جاه