- Vesile bulup da peygamberle savaşmada kılı kırka yaran aşağılık kişileri anlatıp durmadadır.
- ذکر نفس عادیان کالت بیافت ** در قتال انبیا مو میشکافت
- Zaman zaman edepsiz nefsin kötülüğünden ansızın âleme alevler yayılmıştır.
- قرن قرن از شوم نفس بیادب ** ناگهان اندر جهان میزد لهب
- Şehzade, padişahın gönlünden bir zahım yedi, faziletlere tamamiyle sahip otamadan dünyadan gitti.
- رجوع کردن بدان قصه کی شاهزاده بدان طغیان زخم خورد از خاطر شاه پیش از استکمال فضایل دیگر از دنیا برفت
- Hikâyeyi kısa kes. O gayretli padişahın gayreti bir yıl sonra şehzadeyi mezara götürdü. 4865
- قصه کوته کن که رای نفس کور ** برد او را بعد سالی سوی گور
- Padişah, mahiv âleminden varlık âlemine gelinceye kadar Mirrih yıldızı gibi kan dökücü olan gözü, o kanı dökmüş gitmişti.
- شاه چون از محو شد سوی وجود ** چشم مریخیش آن خون کرده بود
- O eşsiz padişah tirkeşine bakınca gördü ki bir ok yok.
- چون به ترکش بنگرید آن بینظیر ** دید کم از ترکشش یک چوبه تیر
- Tanrı etrafında fırlayan o ok nerde? dedi. Onun boğazındaki ok, senin attığın ok diye cevap geldi.
- گفت کو آن تیر و از حق باز جست ** گفت که اندر حلق او کز تیر تست
- O deryadil padişah affetti ama ne fayda. Ok, can alacak yerine raslamıştı.
- عفو کرد آن شاه دریادل ولی ** آمده بد تیر اه بر مقتلی
- Şehzade öldürüldü. Fakat ona padişah yas tutup ağlamaya koyuldu, öldüren de o, öldürülene veli olan da o. 4870
- کشته شد در نوحهی او میگریست ** اوست جمله هم کشنده و هم ولیست
- İkisi de o olmasa kül değildir. O, hem halkı öldürür, hem yasını tutar.
- ور نباشد هر دو او پس کل نیست ** هم کشندهی خلق و هم ماتمکنیست
- O benzi sararmış şehit de, bedenimi okladı, mânamı değil ya diye şükretmedeydi.
- شکر میکرد آن شهید زردخد ** کان بزد بر جسم و بر معنی نزد