English    Türkçe    فارسی   

6
4866-4875

  • Padişah, mahiv âleminden varlık âlemine gelinceye kadar Mirrih yıldızı gibi kan dökücü olan gözü, o kanı dökmüş gitmişti.
  • O eşsiz padişah tirkeşine bakınca gördü ki bir ok yok.
  • Tanrı etrafında fırlayan o ok nerde? dedi. Onun boğazındaki ok, senin attığın ok diye cevap geldi.
  • O deryadil padişah affetti ama ne fayda. Ok, can alacak yerine raslamıştı.
  • Şehzade öldürüldü. Fakat ona padişah yas tutup ağlamaya koyuldu, öldüren de o, öldürülene veli olan da o. 4870
  • İkisi de o olmasa kül değildir. O, hem halkı öldürür, hem yasını tutar.
  • O benzi sararmış şehit de, bedenimi okladı, mânamı değil ya diye şükretmedeydi.
  • Zâhirî beden, nihayet gideceği yere gidecek. Fakat mâna, ebediyen neşeli bir surette yaşıyacak.
  • Darılmada ancak bedendeydi. Sevgili incinmeden sevgiliyle kavuştu.
  • Gerçi şehzade, o padişahlar padişahının terkisine yapıştı, fakat nihayet göze geldi, yolu tutup gitti. 4875