English    Türkçe    فارسی   

6
4871-4880

  • İkisi de o olmasa kül değildir. O, hem halkı öldürür, hem yasını tutar.
  • O benzi sararmış şehit de, bedenimi okladı, mânamı değil ya diye şükretmedeydi.
  • Zâhirî beden, nihayet gideceği yere gidecek. Fakat mâna, ebediyen neşeli bir surette yaşıyacak.
  • Darılmada ancak bedendeydi. Sevgili incinmeden sevgiliyle kavuştu.
  • Gerçi şehzade, o padişahlar padişahının terkisine yapıştı, fakat nihayet göze geldi, yolu tutup gitti. 4875
  • Üçüncü kardeşleri, her üçünün de en tembeliydi; fakat suret bakımından da öndülü o kaptı, mâna bakımından da.
  • Bir adamın, benden sonra malımı üç oğlumun en tembeli hangisiyse o alsın diye vasiyette bulunması
  • Bir adam, ölürken peşin peşin vasiyette bulunmaktaydı.
  • Yürüyen selviye benzer üç oğlu vardı. Canını, malını onlara vakfetmişti.
  • Dedi ki: Elimizde ne kadar kumaşım, ne kadat altınım varsa bu üçünden en tembelinin.
  • Kadıya vasiyetini söyledi, bir hayli öğütlerde bulunduktan sonra ecel şerbetini içti. 4880