- Darılmada ancak bedendeydi. Sevgili incinmeden sevgiliyle kavuştu.
- آن عتاب ار رفت هم بر پوست رفت ** دوست بیآزار سوی دوست رفت
- Gerçi şehzade, o padişahlar padişahının terkisine yapıştı, fakat nihayet göze geldi, yolu tutup gitti. 4875
- گرچه او فتراک شاهنشه گرفت ** آخر از عین الکمال او ره گرفت
- Üçüncü kardeşleri, her üçünün de en tembeliydi; fakat suret bakımından da öndülü o kaptı, mâna bakımından da.
- و آن سوم کاهلترین هر سه بود ** صورت و معنی به کلی او ربود
- Bir adamın, benden sonra malımı üç oğlumun en tembeli hangisiyse o alsın diye vasiyette bulunması
- وصیت کردن آن شخص کی بعد از من او برد مال مرا از سه فرزند من کی کاهلترست
- Bir adam, ölürken peşin peşin vasiyette bulunmaktaydı.
- آن یکی شخص به وقت مرگ خویش ** گفت بود اندر وصیت پیشپیش
- Yürüyen selviye benzer üç oğlu vardı. Canını, malını onlara vakfetmişti.
- سه پسر بودش چو سه سرو روان ** وقف ایشان کرده او جان و روان
- Dedi ki: Elimizde ne kadar kumaşım, ne kadat altınım varsa bu üçünden en tembelinin.
- گفت هرچه در کفم کاله و زرست ** او برد زین هر سه کو کاهلترست
- Kadıya vasiyetini söyledi, bir hayli öğütlerde bulunduktan sonra ecel şerbetini içti. 4880
- گفت با قاضی و پس اندرز کرد ** بعد از آن جام شراب مرگ خورد
- Oğulları kadıya dediler ki: Ey kerem sahibi, üçümüz de yetimiz. Babamızın hükmünden dışarı çıkmayız.
- گفته فرزندان به قاضی کای کریم ** نگذریم از حکم او ما سه یتیم
- Biz, İsmail gibi bizi kurban bile etse İbrahimimizden baş çevirmez, ona isyan etmeyiz.
- سمع و طاعه میکنیم او راست دست ** آنچه او فرمود بر ما نافذست // ما چو اسماعیل ز ابراهیم خود ** سر نپیچیم ارچه قربان میکند