- Bir adam, ölürken peşin peşin vasiyette bulunmaktaydı.
- آن یکی شخص به وقت مرگ خویش ** گفت بود اندر وصیت پیشپیش
- Yürüyen selviye benzer üç oğlu vardı. Canını, malını onlara vakfetmişti.
- سه پسر بودش چو سه سرو روان ** وقف ایشان کرده او جان و روان
- Dedi ki: Elimizde ne kadar kumaşım, ne kadat altınım varsa bu üçünden en tembelinin.
- گفت هرچه در کفم کاله و زرست ** او برد زین هر سه کو کاهلترست
- Kadıya vasiyetini söyledi, bir hayli öğütlerde bulunduktan sonra ecel şerbetini içti. 4880
- گفت با قاضی و پس اندرز کرد ** بعد از آن جام شراب مرگ خورد
- Oğulları kadıya dediler ki: Ey kerem sahibi, üçümüz de yetimiz. Babamızın hükmünden dışarı çıkmayız.
- گفته فرزندان به قاضی کای کریم ** نگذریم از حکم او ما سه یتیم
- Biz, İsmail gibi bizi kurban bile etse İbrahimimizden baş çevirmez, ona isyan etmeyiz.
- سمع و طاعه میکنیم او راست دست ** آنچه او فرمود بر ما نافذست // ما چو اسماعیل ز ابراهیم خود ** سر نپیچیم ارچه قربان میکند
- Kadı dedi ki: Her birimiz akıllıca tembelliğine ait bir hikâye söylesin de
- گفت قاضی هر یکی با عاقلیش ** تا بگوید قصهای از کاهلیش
- Bakalım hangimiz daha tembel. Her birinizin halini anlıyayım bir kere şüphem kalmasın. 4885
- تا ببینم کاهلی هر یکی ** تا بدانم حال هر یک بیشکی
- Arifler, iki âleme de aldırış etmezler. İki âlemde de tembeldir onlar. Çünkü nadassız harman devşirirler.
- عارفان از دو جهان کاهلترند ** زانک بی شد یار خرمن میبرند