English    Türkçe    فارسی   

6
4898-4907

  • Aklı keskin adam, tencerede tatlı yemek mi var, sirkeli ve ekşi aş mı? Dumanından anlar.
  • از بخار آن بداند تیزهش  ** دیگ شیرینی ز سکباج ترش 
  • Biri, yeni bir çömlek almak istese alırken çömleğe elini vurdu mu kırıksa derhal anlar, kırığını görür.
  • دست بر دیگ نوی چون زد فتی  ** وقت بخریدن بدید اشکسته را 
  • Çocukların biri dedi ki: Ben adamı, sözünden derhal anlarım. Söz söylemezse üç gün içinde yine ne haldedir, nasıl adamdır? Anlar, bilirim. 4900
  • گفت دانم مرد را در حین ز پوز  ** ور نگوید دانمش اندر سه روز 
  • Öbürü, söylerse anlarım, söylemezse onu söz söylemeye mecbur eder, sıkıştırırın, dedi.
  • وآن دگر گفت ار بگوید دانمش  ** ور نگوید در سخن پیچانمش 
  • Kadı dedi ki: Ya o bu hileyi duymuşsa. Ağzını kapar, susar, hiç söz söylemez.
  • گفت اگر این مکر بشنیده بود  ** لب ببندد در خموشی در رود 
  • Örnek
  • مثل 
  • Hani ananın biri, çocuğuna dedi ki: Geceleyin sana bir hayal görünürse,
  • آنچنان که گفت مادر بچه را  ** گر خیالی آیدت در شب فرا 
  • Mezarlıkta, yahut korkulu bir yerde kin güden kapkara bir hayal görürsen
  • یا بگورستان و جای سهمگین  ** تو خیالی بینی اسود پر ز کین 
  • Gönlünü sağlam tut, üstüne saldır. Derhal senden yüz çevirir. 4905
  • دل قوی دار و بکن حمله برو  ** او بگرداند ز تو در حال رو 
  • Çocuk dedi ki: Bu deve benzeyen hayale de anası, bu sözü söylemişse
  • گفت کودک آن خیال دیووش  ** گر بدو این گفته باشد مادرش 
  • Ben ona saldırdım mı o da benim boynuma sarılır, anasının emrini tutar. O vakit ben ne yaparım?
  • حمله آرم افتد اندر گردنم  ** ز امر مادر پس من آنگه چون کنم