- Tutalım ki ihtiyatlısın da seni kurt kapmadı. İyi ama topluluk olmadıkça o neşeyi bulamazsın ki.
- گیرم آن گرگت نیابد ز احتیاط ** بی ز جمعیت نیابی آن نشاط
- Yalnız olarak bir yolda neşeli neşeli giden kişinin neşesi, dostlarla, yoldaşlarla giderse birken yüz olur.
- آنک تنها در رهی او خوش رود ** با رفیقان سیر او صدتو شود
- Eşek, ağır canlı olduğu halde eşeğiyle dostu ile giderse neşelenir kuvvet bulur.
- با غلیظی خر ز یاران ای فقیر ** در نشاط آید شود قوتپذیر
- Kervandan ayrılıp,yalnız yol almaya kalkışan eşeğe o yol, yüz kere daha uzar, o derece yorulur.
- هر خری کز کاروان تنها رود ** بر وی آن راه از تعب صدتو شود
- O çölü yalnız olarak aşıncaya kadar kaç sopa fazla yer, kaç kere fazla nodullanır. 515
- چند سیخ و چند چوب افزون خورد ** تا که تنها آن بیابان را برد
- O eşek sana der ki: Eşek değilsen yola böyle yalnız düşme. Sen de bu öğüdü iyi dinle.
- مر ترا میگوید آن خر خوش شنو ** گر نهای خر همچنین تنها مرو
- Yolu gözeterek tenhaca ve güzel güzel giden, şüphe yok ki dostlarla daha güzel gider.
- آنک تنها خوش رود اندر رصد ** با رفیقان بیگمان خوشتر رود
- Her peygamber, bu düz yolda mucize gösterdi, yoldaşları aradı.
- هر نبیی اندرین راه درست ** معجزه بنمود و همراهان بجست
- Duvarların yardımı olmasa evler, ambarlar nereden meydana gelirdi?
- گر نباشد یاری دیوارها ** کی برآید خانه و انبارها
- Her duvar, birbirinden ayrı olsa tavan, havada nasıl olur da direksiz, dayanaksız durur. 520
- هر یکی دیوار اگر باشد جدا ** سقف چون باشد معلق در هوا